Bir Veda.. Bir Muhasebe..

"Onlar Kur’an’ı inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde üst üste kilitleri mi var?"
Muhammed, 24

Ayete daha geniş bir şekilde şöyle bir mana verilmiş:

"Peki onlar, Kur’an’ı hiç incelemiyorlar mı? Allah, insan, evren, hayat, ölüm; insanın menşei, yaratılış amacı, uyması gereken prensipler, ölümden sonra onu bekleyen âkıbet ve benzeri konularda bu kitabın getirdiği açıklamaları inceleyip de, ondaki hidâyet aydınlığını göremiyorlar mı? Yoksa gönülleri üzerinde, hakîkati görmelerine engel kibir, inat, önyargı gibi kilitler mi var?"

Bu derin ikaz ve benzetmenin muhatabı, ayetin öncesine bakıldığında, aslında münafıklardır.

Ayet ve hadislerde münafıkların bir çok özelliği sayılır. Bunlardan bazıları yalan, iki yüzlülük, emanete ihanet, akrabalık bağlarını koparmaya çalışmak, yeryüzünde bozgunculuğa sebep olmak vs.

Ama bir diğer özellikleri ise burada ifade edildiği üzere Kur'an'ı hakkıyla okumaktan imtina etmeleri ve dolayısıyla da ondan istifade edememeleri. Çünkü kalpleri hakikate kapalı. Kilit üstüne kilit vurulmuş adeta.

Tersinden düşünecek olursak Kur'an'a hakkıyla gönül vermek isteseler ve içindeki hakikatleri öğrenseler ya da öğrenmeye çalışsalar samimice, ihlasla, o kilitler de kırılacak belki. Ama nafile, kapıları kapatmışlar.

Zaten görünüşte Müslüman gibi davrandıkları için, öylesine, üstün körü okuyup okuyup geçiyorlar İlahi Kelâm'ı. Kur'an onlara bakıyor, onlar Kur'an'a. Anlamaya çalışmak yok, incelikleri üzerinde düşünmek yok, hayata rehber edinme gayesi yok.
.. 

Bir Ramazan daha, bir Kur'an ayı daha düşerken ömür yaprağından, durmuş, ayetin bu hitabı karşısında düşünüyorum. Ve şunlar dökülüyor içimden nefsime..

Sen de böyle misin yoksa?
Okuyup okuyup geçiyor musun o hitabı? Belki onu bile yapmıyorsun hakkıyla. Ya anlamak? Belki de bütün bir hayat boyu fırsat bulamadın onu anlamaya. Elin gitti geldi, gitti geldi. Vaktin yoktu. Bahanen çoktu.

Nice vakitler daraldın. Yolunu kaybettin. Çıkmazlara düştün. Nice rehberler edindin senin gibi fanilerden, medet umdun. Belki çare olur diye. Ne yazık elin boş, çaresiz kaldın.

Hiçbirisi içindeki fırtınayı dindirmeye yetmedi. Hiçbirisi yarana merhem olmadı. 

Oysa rehber de, çare de, ilaç da oradaydı. Bakmayı akıl etmedin, edemedin. İçindeki inci mercan misali düsturlara kulak asmadın. Okusan anlasan yetecekti ama fırsatın yoktu. 

Kur'an ayı Kur'an'ı anlamak için bir fırsattı belki. Her sene olduğu gibi.. Kulak vermek için, kendini bulmak için.. Kainatı anlamak ve gerçek vuslata, sevgiliye varmak için..

Heyhat ki, bir Ramazan daha kopup gitti ömürden. Kesesini dolduran doldurdu, dolduramayan da yansın kendi derdine.

Oruç, teravih, iftar, sahur hepsi güzel de..
Ya Kur'an..
O ne diyor bize..

Ey Nefsim..
Münâfık değilsen..
Kalbine kilitler vurmadıysan..
Kur'an yâren de olur, rehber de..
Ama ya O’nu inceden inceye okuyup anlamaya çalışmak?

Sor kendine..
Bir Ramazan daha heybesini doldurup giderken..
Kur'an ayında, Kur'an'la aran nasıldı, diye..
Vesselâm...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi