İffetin Adı - Meryem
Bir anne düştü bugün yüreğime.. yaktı kavurdu beni.. Aynı bir zamanlar bir rüyada dediği gibi, 'beni unutma.. hatırla" dedi yine güzel annem..
Hatırladım.. Ama kırık dökük, ama eksik.. affet beni annem..
O, cennetle müjdelenen hanımlardan biri.
O, Hz. İsmail gibi adak olarak adanan bir evlat.
O, mucizevi bir şekilde doğan ve yine mucizevi şekilde hamile kalan..
O, Hz. Davut soyundan gelen, bir peygamber annesi.
O, Nasıralı Meryem…
O, hamileliğini gizlemek zorunda kalan bir iffet timsali..
O, olayların ağırlığı altında ölüp unutulmayı arzu edecek kadar hassas..
O, doğum anında bile, kucağına çocuğunu sevgiyle almak yerine, iffetini nasıl temizleyeceğini düşünen mahzun bir anne..
Durup düşündüm bi an.. anne olacağımı öğrendiğim anı, o minik yavruya kavuşacağım günlerin heyecanını, doğduğu anki sevincimi..
Bir de o güzeller güzeli anneyi koydum diğer tarafa.. sevincim boğazımda düğümlendi.. 'annem' dedim , 'annem , nasıl dayandın..?'
O ki Kur’an’da ismiyle anılan yegâne kadın.. Babasının adı da İmrân’dır ve baba-kız iki sureye isim olmuşlardır.
İmrân ve Hanne yaşlıdır ve çocukları olmamıştır. Bir gün ağaç üzerindeki bir kuşun yavrusunu beslediğini gören Hanne, Allah’a dua ederek kendisine bir çocuk vermesini diler ve eğer duası kabul edilirse doğacak çocuğu mâbede (Beytülmakdis) adayacağını vaad eder.
Allah (c.c) ‘a öyle içten niyaz ve yakarışlarda bulunurlar ki; Allah (c.c) onlara bir evlat ihsan eder. Hamile olduğunu öğrenen Hanne ve eşi çok sevinir ve bu bebeğin mucizevi bir bebek olduğuna kanaat getirirler. Şükrünün bir göstergesi olarak Hanne şöyle dua eder:
“Rabbim, karnımda taşıdığım çocuğu sadece sana hizmet etmek üzere adadım. Bunu benden kabul et.”
Zaman gelip de doğduğunda, kız olduğunu görünce: "Ya Rabbî, ben bir kız doğurdum.... erkek evlat, elbette kız gibi değildir. Ben onun adını Meryem koydum. Onu da, onun neslinden gelecekleri de o mel'un şeytanın şerrinden korumanı niyaz ediyorum." der ki, onun nesli olan Hz İsa, doğum anında şeytanın dokunmasından korunan tek insandır Efendimizin buyurduğu üzere.
İsmini Meryem koyarlar. Meryem; Allah’ın hizmetkarı… çokça ibadet eden “ibadet eden”..
Eşini bebeğinin doğumundan kısa bir süre sonra kaybeden Hanne tepkilere aldırmadan, bebeğini alarak adağını yerine getirmek için mabede gider ve orada çıkan kargaşada hayatını kaybedince bebek; teyzesinin eşi olan Hz. Zekeriyya'nın himayesinde mabede kabul edilir.
Hz. Meryem’in hayatı, 14 yaşına kadar Zekeriya Peygamber’in öğretmenliğinde ve himayesinde, gündüzlerini mabed işlerine koşturarak, geri kalan zamanını da hücresinde sürekli ibadetle geçer. Beslendiği nimetler kendisine Allah (c.c) tarafından mucizevi bir şekilde gönderilir. Yüce Allah onu: "Ey Meryem! Allah seni seçti; seni tertemiz yarattı ve seni bütün dünya kadınlarına üstün kıldı. Rabbine ibadet et, secdeye kapan, eğilenlerle beraber sen de eğil” şeklinde taltif eder.
Meryem mabedde günlerini sürekli ibadetle geçirirken, bir gün insan suretinde Cebrail (a.s) gelir ve O’na Allah tarafından evlat verileceğini müjdeler. Bu duruma çok şaşıran Meryem ve Cebrail (a.s) arasında geçen şu diyalog onun iffetini ve ahlak güzelliğini gösterir bize:
“Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü. Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi. Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi. Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Cebrail, “Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir” dedi.”
Ve nihayetinde Meryem o güzel bebeğe hamile kalır. Meryem’le birlikte mâbed hizmetinde bulunan Yûsuf, Meryem’in hamileliğini farkedince büyük bir şaşkınlık yaşar. Çünkü o, Meryem’in günah işlemeyeceğini bilmektedir. Meryem’in kendisine gerçeği anlatması üzerine Yûsuf, onun yorulmaması için mâbedin işlerini kendisi üstlenir. Ayrıca Meryem’in ve doğacak çocuğun başına bir kötülük gelmesinden endişe etmektedir. Zira Meryem'in kendisi bile olan bitenden şaşkındır, nasıl davranacağı konusunda.
Neticede Meryem, insanlardan uzak bir yere çekilip, doğuma kadar Allah’a olan ibadet ve niyazlarına devam ederek, doğum sonrası yaşayacağı sıkıntılar için Rabbinden yardım ister.
Nihayet doğum sancısı başlayınca bir hurma ağacına yaslanır ve her okuduğumda içimi pare pare eden şu sözleri söyler: “Ay! n'olaydım, keşke bu iş başıma gelmeden öleydim, adı sanı unutulup gitmiş biri olaydım!" Kendisine üzülmemesi, alt yanında bir ark meydana getirildiği, hurma dalını silkeleyip yemesi ve insanlarla karşılaştığında konuşmaması söylenir..
Ve İsa bebek doğar böylece ve açar o güzel gözlerini iffet güzeli nam-ı diğer Betül annesine.. Ama hâlâ ne yapacağını bilemez Meryem, bu kucağındaki minik hayatla.. eş olmadan anne olmuştur.. hem de hem anne, hem baba.. nasıl anlatacaktır insanlara bu güzel yavruyu ve yaşadıklarını..
Yapacak bir şey yoktur. Doğum gerçekleştikten sonra Rabbinin emrine uyup, bebeğini de alıp geri döner. Allah (c.c) O’na konuşmama orucu tutmasını emreder.
Fakat doğumdan sonra kavminin yanına gelen Meryem’e halk, “Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi, annen de iffetsiz değildi” diyerek onu kınar. Meryem hiç kimseyle konuşmama adağında bulunduğu için kendisi cevap vermeyip çocuğu gösterir.
"Nasıl olur da, beşikteki bebekle konuşuruz?" der, gözü dönmüş, cehalet gözlerini karartmış, kendi suçlarını görmek yerine, suçlayacak insan arayan zavallılar güruhu..
Derken bebek dile gelir ve annesinin iffetine şahitlik eder o minik diliyle: "Ben Allah'ın kuluyum, O bana kitap verdi, beni peygamber olarak görevlendirdi. Nerede olursam olayım beni kutlu, mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe bana namazı ve zekâtı farz kıldı. Anneme saygılı, hayırlı evlat kılıp, asla zorba, bedbaht ve hayırsız biri yapmadı. Doğduğum gün de, öleceğim gün de, kabirden kalkıp dirileceğim gün de selâm üzerime olsun!"
Kur’an’da ve hadislerde en çok övülen kadınların başında gelen Hz. Meryem iffet, ismet ve takvâ gibi faziletleri kendinde toplamış bir şahsiyettir. Hz. Meryem bedenî ve ruhî saflığı, kendini Allah’a ibadete adaması, iffet ve namusunu koruması sebebiyle “Betûl” olarak adlandırılmıştır. Betûl ayrıca mânevî mükemmellikle birlikte fizikî güzelliği de ifade ettiğinden Hz. Meryem zamanının en güzel ve en mükemmel kadını olarak da tanımlanmaktadır.
Anneliği en alışılmadık duygularla ve alışılmadık şekilde tadan ve son ana kadar evladına kol kanat geren, o zarif, o nahif, o güzel insan.. Ona da, o masum yavrusuna da selam olsun.
Ayşe Gül
Yorumlar
Yorum Gönder