Berat Gecesi Beratımıza Vesile Olsun

Muaz bin Cebel anlatıyor:
Resulullah (sas) şöyle buyuruyor:

"Beş geceyi ihya edene Cennet vacip olur:
Terviye gecesi (Kurban Bayramından iki gün önce Zilhicce ayının sekizinci gecesi)
Arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi,
Ramazan Bayramı gecesi ve
Şaban ayının on-beşinci (Berat gecesi) gecesidir."

(et-Tergîb ve't-Terhîb Trc, 2:330)

Bir Berat Gecesi'nde uyanıp da Resulullah Aleyhissalâtü Vesselamı yanında bulamayan Hz. Âişe (ra) kalkarak Efendimizi aramaya başlar. Sonunda Peygamberimizi Cennetü'l-Bakî mezarlığında başını semaya kaldırmış halde bulur. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam mübarek hanımına Berat Gecesi'nin faziletini şöyle anlatır:

"Muhakkak ki, Allah Teâlâ Şâban'ın on beşinci gecesinde dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve Benî Kelb Kabilesinin koyunlarının kılları sayısınca insanları mağfiret eder."1

Tefsirlerde bu gece ile ilgili olarak şu şekilde izahlar yer almaktadır:

Bu gecenin dört adı vardır: "Mübarek Gece", "Berae Gecesi", "Sakk (belge ve senet) Gecesi" (Allah Teâlâ bu gece mü'min kullarına beraet yazar)", "Rahmet Gecesi."

"Berat, beraet" kelimesi "el-berâe" kelimesinin Türkçe'deki kullanılış şeklidir. Beri olmak, aklanmak, temiz ve suçsuz çıkmak demektir. "Berâet" iki şey arasında ilişki olmaması, kişinin bir yükümlülükten kurtulması veya yükümlülüğünün bulunmaması anlamına gelmektedir.

Vergi ödendiği zaman nasıl ki vergi borçlusuna borcundan kurtulduğunu gösteren bir belge veriliyorsa, Allah Azze ve Celle de  bu gecede mü'min kullarına berat yazar.
 
İşte bu anlayıştan hareketle Mü'minlerin bu gece günah yüklerinden kurtulup İlâhî bağışa ermeleri umulduğu için, Berat Gecesi denmiştir.

Bu Gecede Olan Hadiseler 

Duhan Sûresine atıfla, bir çok kabul edilen görüşe göre, Berat Gecesi, Kur'an-ı Kerim'in levh-i mahfuzdan dünya semasına toptan indirildiği gecedir. Buna inzal denir. Kadir Gecesi'nde ise Peygamberimiz (asm)'e ilk kez ve parça parça indirilmeye başlanmıştır. Buna da tenzil denir.

Bir kısım âlimlerin, kıblenin Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'dan Mekke'deki Kâbe istikametine çevrilmesinin Hicretin ikinci yılında Berat Gecesi'nde gerçekleştiğini kabul etmeleri de geceye ayrı bir önem kazandırmaktadır.2

Zemzem kuyusunun bu gecede açık bir şekilde coşup çoğalması da bu manaları kuvvetlendiren kutsal bir işaret olarak yorumlanmaktadır.3

İbni Abbas'tan rivayet edildiğine göre, bu gecede bazı hikmetli işler birbirinden ayırd edilir ve şu olaylar cereyan eder:

- Bu seneden gelecek seneye kadar meydana gelecek olayların hepsi ayrı ayrı melekler tarafından defterlere yazılır. Rızıklar, eceller, zenginlik, fakirlik, ölümler, doğumlar hep bu esnada kaydedilir. O yılki hacıların sayısı bile bu devrede takdir olunur. Herkesin ve her-şeyin o sene içindeki mukadderatı kaydedilir.

- Rızıkla alakalı defterler Mikail Aleyhisselâma verilir.

- Savaşlarla ilgili defterler Cebrail Aleyhissalama verilir.

- Ameller nüshası dünya semasında görevli melek olan İsrafil'e verilir ki bu büyük bir melektir.

- Ölüm ve musibetlerle ilgili defter de Azrail Aleyhisselâma teslim edilir.

Fahreddin er-Râzî"nin açıklamasına göre bu defterlerin düzenlenmesi Berat Gecesi'nde başlar, Kadir Gecesi'nde tamamlanarak her defter sahibine teslim edilir.4

Berat Kandili'nin "bütün senede bir kudsi çekirdek hükmünde ve beşer mukadderatının programı nev'inden olması cihetiyle Leyle-i Kadrin kudsiyetinde" olması bu manalara dayanmaktadır.5

Özetle Berat Gecesi'nin beş ayrı özelliği vardır:

1. Bütün hikmetli işlerin ayırımına başlanması.
2. Bu gecede yapılacak ibadetlerin diğer vakitlere nispetle kat kat sevaplı olması.
3. İlâhi rahmetin bütün âlemi kuşatması.
4. Allah'ın af ve bağışlamasının coşması.
5. Peygamberimiz (asm)'e tam bir şefaat yetkisinin verilmiş olması.

Bir rivayette bildirildiğine göre Rasûlullah (sas) Şâban'ın on üçüncü gecesi ümmeti hakkında şefaat niyaz etti, üçte biri verildi. On dördüncü gecesi niyaz etti üçte ikisi verildi. On beşinci gecesi niyaz etti, hepsi verildi. Bu şefâat o kadar büyüktür ki, rivayete göre,
ancak devenin kaçışı gibi Allah’tan kaçanlar bu şefâat hakkından mahrum olacaklardır.

Abdülkadir Geylânî hazretleri, el-Gunye li’t-tâlibi’l- Hakk adlı eserinde şu haberi nakletmiştir:

Allah Teâla, Şaban ayının on beşinci gecesinde mahlûkatının durumlarına bakar. O gece her kimi temiz bulursa ertesi seneye kadar temizliğini devam ettirir. Bu gecede Allah Teâla kullarına bakar, mümin olanları bağışlar, kafir olanlara mühlet verir. Kin ve hased ehli olanları bu durumdan kurtuluncaya kadar kendi hallerine bırakır.

Geylânî hazretlerinin beyânına göre yeryüzünde bulunan Müslümanların Ramazan ve Kurban olmak üzere iki bayramı olduğu gibi; gökyüzündeki meleklerin de Kadir ve Berat olmak üzere iki bayramları vardır.”

Hadislerde Bu Gece

Peygamber Efendimiz (sas) hadis-i şeriflerinde Berat Gecesi'nin feyiz ve bereketini çeşitli şekillerde nazara vermektedir.

"Muhakkak ki, Allah Azze ve Celle Şâban'ın on beşinci gecesinde rahmetiyle yetişip her şeyi kuşatır. Bütün mahlukatına mağfiret eder. Yalnızca müşrikler ve kalbleri düşmanlık hissiyle dolu olup insanlarla zıtlaşmaktan başka bir şey düşünmeyenler müstesna."İbn Mace, İkame, 191

"Şâban'ın 15. gecesi geldiğinde geceyi uyanık ibadetle, gündüzü de oruçlu olarak geçirin. O gece güneş battıktan sonra Allah rahmetiyle dünya semasına tecelli eder ve şöyle seslenir:

'İstiğfar eden yok mu, affedeyim ve bağışlayayım. Rızık isteyen yok mu, hemen rızık vereyim. Başına bir musibet gelen yok mu, hemen sağlık ve afiyet vereyim.'

Böylece tan yerinin ağarmasına kadar bu şekilde devam eder."6

Çünkü o gece İlâhi rahmet coşmuştur. Berat Gecesi beşer mukadderatının programı çizilirken insanlara verilen eşsiz bir fırsattır. Kadir gecesinin zamanı belli değildir ama Berat gecesi hadislerde belirtilmiştir.

Bu fırsatı değerlendirip günahlarını affettirebilen, gönlünden geçirdiklerini bütün samimiyetiyle Cenab-ı Hakk'a iletip isteklerini Ondan talep eden ve belalardan Ona sığınan bir insan ne kadar bahtiyardır. Buna karşılık, her tarafı kuşatan rahmet tecellisinden istifade edemeyen bir insan ne kadar bedbahttır.

Bu Gece Af Dışı Kalanlar

Allah Rasulü o kadar çok istemiş ki ümmetinin affını, günlerce dua etmiş.. Şaban ayının 13. gecesinde bir kısmı, 14. gecesinde bir kısmı için daha müjde verilmiş, ama 15. gece bir af sağanağı gibiymiş adeta.. o yüzden beraat denmiş adına.. o yüzden kurtuluşun müjdesi olmuş. O yüzdenmiş Zemzem'in o gecede taşıp coşması. 
Ama "illâ, ancak" demiş Allah Rasulü (sas) ve saymış bu yüce rahmetten bile faydalanamayacak nasipsizleri..
.
Peygamber Efendimiz (asm) bu gecede af dışı kalanları şu hadisleri ile bildirmektedir:

"Muhakkak ki, Allah Azze ve Celle Şâban'ın on beşinci gecesinde rahmetiyle yetişip her şeyi kuşatır. Bütün mahlukatına mağfiret eder. Yalnızca müşrikler ve kalbleri düşmanlık hissiyle dolu olup insanlarla zıtlaşmaktan başka bir şey düşünmeyenler müstesna."6

"Yüce Allah bu gece bütün Müslümanlara mağfiret buyurur, ancak kâhin, sihirbaz yahut müşahin (çok kin güden) veya içkiye düşkün olan veya ana babasını inciten yahut zinaya ısrarla devam eden müstesna."7

"Allah Teâlâ Şâban'ın on beşinci gecesi tecelli eder ve ana-babasına asi olanlarla Allah'a ortak koşanlar dışında kalan bütün kullarını bağışlar."8

Af dışında kalan davranışlar 

Şirk koşmak, sihir, büyü yapmak, kehanette bulunmak (astroloji, fallar, medyumluk vs), ana babaya asi gelmek, anne  babaya itaat edilmesi ayette de geçer. Hakları ödenmez, mümin olup olmaması değiştirmez. (eziyet etmek vs), zinaya ısrarla devam etmek (taciz), alkolik olmak (dayak şiddet), kin gütmek, zıtlaşmak, düşmanlık çıkarmak.
.
Bunları yaptıysan, kendini hesaba çekmediysen gitmeden önce çok zor.. kalbin kin ve nefret bağladıysa din kardeşine, tacizlere, yaşlı anne babaların, günahsız yavruların akıttığı gözyaşları kalbinde zerre yer etmiyorsa, yersiz yurtsuz kalan insanlar,  bu zor zamanlarda seni derinden yaralamıyorsa, hele de paraya, mala, makama taparak en yakınlarını bir hiç uğruna sattıysan,  boşuna bekleme beraati, diyor adeta..
sabaha kadar dua etsen, ibadet etsen, eğer teraziye koyacağın bohçanda bunlar varsa, kaybetmişsin demektir. 

Oysa Beraat etmek ne büyük bir hadise.. Dünya mahkemesinde bile kalp dayanamazken, o Mahkeme-i Kübra'yı hayal etmek bile zor.. belki de o yüzden ilk soru namazdan gelecek.. Çünkü namaz daha dünyada iken o mahkemenin bir nevi provası..

Her namaz ayrı bir mahkemedir. Her namaz  bir berat kağıdı olabilir değerine ve kıymetini göre. Hz Ömer'in söylediği, "Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz" ifadesinin ete kemiğe bürünmüş halidir namaz.
.
Ayrıca namaz kendini Allah'a teslim etmenin şirkten ve küfürden sıyrılmanın en güzel yoludur. 
.
Kazananlar Kaybedenler 
.
Kur’ân’da önemle ve sıklıkla üzerinde durulan konulardan birisi de, ölüm ötesi hayatta karşı karşıya kalacağımız gerçeklerdir. Farklı üslup ve tarzlarda oldukça geniş bir yer tutan bu konu, bazen oldukça ürpertici, bazen de insanı zevkten zevke sürükleyecek tatlı ve neşeli sahnelerle gözümüzün önünde canlı birer sahne gibi canlandırılmaktadır.
 
Bu oldukça zevkli ve insanı kendinden geçiren olaylardan birisi, insanın “mahkeme-i kübrâ” denilen, büyük duruşma gününde, kurtuluşunun ve Cennet beratını almasının bir göstergesi olan amel defterini sağından almasıdır.

Âhiretteki berat, dünya beratıyla elbette mukâyese edilemez. Hayatının bütün hesabını inceden inceye vermiş ve böylesine zorlu bir mahkemeden berat almış bir insanın keyfini, elbette hayal bile edemeyiz.

Aşağıdaki âyetler, işte böylesine bir berat almış kutlu ve
mutlu kimselerin, sevinçten çığlık atacak hale gelmiş sözlerini bizlere aktarmaktadır:
   
“Hesap defteri sağ tarafından verilen neşelenir ve:
“İşte defterim! Buyurun okuyun, inceleyin!” “Zaten ben hesabımla karşılaşacağımı biliyordum!” der.
O artık mutluluk veren bir yaşam içindedir. Çok güzel ve pek kıymetli cennet bahçelerindedir. Meyveleri hemen el ile koparılacak durumdadır. Kendilerine şöyle denilir: “Geçmiş günlerinizde yaptığınız güzel işlerden dolayı afiyetle, yiyin, için!” (Hâkka Sûresi 19-24)

Aşağıdaki âyetler ise, defterini sol taraftan alan bedbahtların korkunç durumunu haber vermektedir. Artık karar mahkemesi kesinleşmiş, dönüşü olmayan, sonucu değişmeyecek bir halde karar alınmıştır. Bir kısım yüzler ağarırken maalesef bir kısmı kapkara kesilir.

 “Ama hesap defteri sol tarafından verilen kimse: “Eyvah der, keşke verilmez olaydı bu defterim! Keşke hesabımı bilmez olaydım!
N’olurdu, ölüm her şeyi bitirmiş olaydı! Servetim, malım bana fayda etmedi! Bütün gücüm, kuvvetim, her şeyim yok oldu gitti!”

Allah cehennem bekçilerine emir verir: “Tutun bağlayın onu, kelepçeleyin!” Sonra da cehenneme fırlatın. Sonra da onu, yetmiş arşın uzunluğundaki zincire vurun!”
Çünkü o, büyükler büyüğü Allah’a inanmazdı. Çünkü o, fakiri doyurmayı teşvik etmezdi. Bugün artık burada O’nun bir dostu olmaz. Yiyecek olarak da cehennemliklerin irininden başka bir şey bulunmaz.” (Hâkka Sûresi 25-36).

Çıkan karar, kötü mü kötü, ağır mı ağır bir karardır. Böylesi bir karar, Cenab-ı Hakk’ın zorla ya da adaletsiz bir şekilde verdiği bir hüküm değildir. Aksine her şey kesin delilleriyle yazılmış, görüntülü ve sesli olarak belirlenmiş ve arşivlenmiştir.
İtiraz yoktur; temyizi, ertelemesi, geri dönüşü yoktur. zira artık itiraza mahal bir durum söz konusu değildir.

Yazılanların hepsi, fail tarafından işlenmiş ve işlendiği de tespit edilmiştir. Butun hayatını dünyalık uğruna harcamış ve sonunda da Mal yığmıştır dağlar cesametinde; servet edinmiştir okyanuslar genişliğinde. Ancak belki de bu serveti nereden kazandığına bakmamıştır. Belki israf edip saçıp savurmuştur. Malına,  mülküne, dünyalığına bakarak kendini dokunulmaz sanmış, her şeyi halledeceğine inanmıştır.
Kazancı böyle olunca, elbette harcaması da buna göre olacaktır. Lüks içinde yaşamaya ve mütrefin gibi bir hayat tarzına alışmıştır. Fakiri gözü görmez olmuş, yetimin sızısını duymaz olmuş, miskinin çöplerden karnını doyurduğunu hiç görmez ve göremez olmuştur.  Zekatı unutmuş, infak onu ilgilendirmez olmuş, fıtır sadakası defterinden silinmiş, malı, serveti gözünü döndürmüştür böylece.

Oysa mal da, servet de, güç de sınırlıdır. Yıllarla, aylar ve günlerle sınırlıdır.
Ansızın gelen ölüm, kabir ve derken kendisini mahkeme-i kübrâda bulmuştur. 
Başlar ağlamaya, sızlanmaya, kıvranmaya… Ancak hepsi nâfile. Kaçırmıştır fırsatı; geçirmiştir heva ve heves peşinde bir hayatı. Ve artık yakalanmıştır acıması olmayan ve sadece kendilerine emredileni
yapan Cehennem bekçilerine. Ve vurulur zincire, atılır doğrudan doğruya adeta bir leş gibi alevleri yakan ateşe!

İşte bu öyle bir geceki, daha bu sahneler yaşanmadan bize kendimizi hesaba çekme fırsatı sunuyor. Yeni bir sayfa açma, yeni bir başlangıç yapma imkanı.. Her şeye sıfırdan başlama belki de.. 

Bu gecede ibadet  

Üç aylara ayrı bir ruh ve mâna içinde giren Peygamber Efendimiz (asm) özellikle Şaban ayına özel bir özen gösterir, başka zamanlarda görülmemiş bir derecede ibadete ve âhiret işlerine yönelirdi. Bu ayın çoğu günlerini oruçlu geçirirken, geceleri de diğer gecelerden çok farklı bir şekilde ihya ederdi.

İşlenen sevaplı amellerin değeri başka zamanlarda on ise, Berat Kandili'nde yirmi bindir. Meselâ başka zamanlarda okuduğumuz bir tek Kur'ân harfine on sevap veriliyorsa, bu gecede her bir harfine yirmi bin sevap verilmektedir.

Bu bakımdan tam bir ihlâsla çalışıp ihyasına gayret gösterebildiğimiz takdirde, Berat Kandili elli senelik bir ibadet hayatının sevabını bir gece içinde bize kazandırabilir.

"Onun için elden geldiği kadar Kur'ân ve istiğfar ve salavatla meşgul olmak büyük bir kârdır."9

İmam-ı Gazali Hazretleri el-İhyâ'da, Berat Gecesi'nde yüz rekât namaz kılınması hakkında bir rivayete yer verse de, hadis âlimleri bu namazın sünnette yerinin olmadığını, böyle bir namazın Hicret'ten 400 sene sonra Kudüs'te kılınmış olduğu tesbitinde bulunurlar. Hatta İmam Nevevi böyle bir namazın sünnette bulunmadığı için bid'at bile olduğunu ifade eder.

Bunun yerine kaza namazının kılınması daha isabetli olacaktır. Bununla beraber kılındığı takdirde de sevabının olmadığı anlamına gelmez. Çünkü ibadet alışkanlıklarının iyice azaldığı zamanımızda, insanların bu vesileyle namaza yönelmelerini hoşgörü ile karşılamak faydalı olacaktır.

Sonuç 

Cumartesi akşamı Berat Kandili.. Ramazan'a tertemiz girebilmek için en önemli adımlardan biri.. Said ile Şakinin birbirinden ayrıldığı.. bir senelik hadiselerin  kayıdının yapıldığı.. Kelp kabilesinin sürülerinin tüyleri adedince insanın affedildiği bir gece.. O gece Allah Teala dünya semasına kullarına teveccüh ederek, "Yok mu af dileyen, affedeyim.. rızık isteyen rızık vereyim.. sıkıntılarını gidereyim" şeklinde nida ettiği bir gece..

Hz. Peygamber bu geceye erişenlere, gecesini ibadet, gündüzünü oruçla geçirmeleri tavsiyesinde bulunmuştur.

İbadet takviminde gece akşam namazı vaktiyle başlar imsaka kadar devam eder. Önce gece sonra gündüz gelir. Berat'ın gündüzü Pazar günüdür.

Buna göre Cumartesiyi Pazara bağlayan gece Berat Kandilidir, Berat günü orucu da Pazar günüdür. Bu hep böyledir. Gün geceden sonra gelir.

Ama arzu edip öncesinde de tutarsa tabii ki güzel olur... Nitekim her ayın 13, 14, 15. günlerinde Eyyamı Biyd oruçlarını tavsiye etmiştir Allah Rasulü.. Berat gecesi de ay ortasında olduğu için böyle günlere denk gelmiştir.
Ne kadar oruç, o kadar mükafat verir Yüce Allah kullarına..

Bir Kudsi Hadiste O'nu arama yollarına şöyle işaret eder Cenabı Hak:
"Ey insanoğlu!
Nefsini bilen Beni bilir;
Beni bilen Beni arar;
Beni arayan mutlaka Beni bulur
ve Beni bulan bütün arzularına ve dahasına nail olur..
Nail olur ve Benden başkasını Bana tercih etmez.
Ey insanoğlu, mütevazi ol ki, Beni bilesin..
Açlığa alış ki, Beni göresin..
İbadetinde halis ol ki Bana eresin."

İçine şirk karışmamış Kamil iman.. kibirden, kinden uzak durup tevazuyu ahlak edinmek.. mal yarışına girmemek, hatta elindeki ile yetinmek, nefsini terbiye etmek.. samimi kulluk.. O'nun bizden talep ettikleri.. Aslında hiç de zor değildir, kul nefsini bilip onu kırabilirse. .

Berat Gecesi Duası 

Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bu gece Rabbine şöyle dua etmiştir:

"Allah'ım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım, senden yine sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten âcizim. Sen kendini sena ettiğin gibi yücesin."10

Bazı mâna büyüklerinin de şöyle bir duası vardır:

"Allah'ım, şayet ismimi saîdler defterine yazdıysan, orada sabit kıl. Şayet ismimi şakiler defterine yazdıysan oradan sil. Çünkü sen buyurdun ki, 'Allah dilediğini siler yok eder, dilediğini de sabit bırakır, Levh-i Mahfuz Onun katındadır.'"11

Rabbim hakkıyla idrak edebilmeyi nasip eylesin...

Kaynaklar:

1 Tirmizî, Savm:39.
2 TDİ."Berat" maddesi.
3 Hak Dini Kur'an Dili, V/4295.
4 Hülâsâtü'l-Beyân, XIII/5251.
5 Şualar, s,426.
6 İbni Mâce, İkame, 191.
7 et-Tergîb ve't-Terhib, II/118.
8 İbni Mace, İkametü's-Salât, 191; Tirmizî, Savm, 38.
9 Şualar, s.426.
10 et-Tergib ve't-Terhîb, II/119, 120.
11 Ra’d Suresi, 39; Mecmuatü’l-Ahzab, I/597.

Yorumlar

  1. Âmin allahim beratimizi alanlardaneylesi buzel nasihatler ibadet etmeyi nasip eylesin canım benim seni bana berat gecesinde hediye eden allahima hamd olsun allahim ilmini artirsin seni coook opuyorum

    YanıtlaSil
  2. Ayşegül hocam Rabbim ebeden razı olsun

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..