Her Şeyin Suçlusu Zaman mı



Olan biten her şeyin, başımıza gelen her felaketin, musibetin suçlusu kim? Sene mi, gün mü? Yoksa zaman mı?

"Biz mutlaka sizi biraz korku ile, biraz açlık ile, yahut mala, cana veya ürünlere gelecek noksanlıkla deneriz. Sen sabredenleri müjdele!" Bakara, 155

Hep okuyup geçtiğimiz âyeti kerimelerden biridir bu. Açık açık sayar Âlemlerin Rabbi, ne ile karşı karşıya olduğumuzu.. 

Basit değildir. Kolay hiç değildir. Hoş, hangi imtihan , hangi sınav kolaydır ki zaten?

O yüzden, zora talip olan bizleri de sürekli ikaz ve motive eder farklı farklı ayetlerle..

Kimi zaman bizden önceki kavimleri hatırlatır, kimi zaman kötülüklere karşı uyarır. Ama çoğu zaman da iyiliğe teşvik eder ve va'dini hatırlatır bize.

İmtihan zorsa, elde edilmek istenen de, beklenen mükafat da büyük olmalıdır.

Cennetim der.. Rızam der.. Cemalim der..

Ama insanoğlu şaşkınlığa kapılır, başına her gelende. Oysa açıktır orada. Açlık, korku, mal ve can kaybı..

Bunlar bazen afetlerle, kazalarla, bazen savaşlarla, bazen de onulmaz hastalıklar eliyle gerçekleşir. Nefis törpülenir böylece. Kibrini unutup, acziyetini anlaması istenir.

Bu her devir böyle olmuştur. Öyle ki ne bizimle başlamış ve ne de bizimle son bulacaktır..

İşte bu sebeple zamanın da, senelerin, ayların, günlerin de olanlarda bir suçu yoktur. Zaten İslam'da uğursuzluk da yoktur ki.

Fakat insanlar bazen, bu sene, falanca ay, filanca gün çok kötü, uğursuz, musibet getirecek gibi ifadelerle, aslında zamanı itham etmiş olmuyorlar mı?

Yüce Rabbimiz şöyle buyurur oysa ki:  "Âdemoğlu dehre (zamana) söverek beni ezalandırır, halbuki ben dehr(in yaradanıy)ım. Her emir benim elimdedir. Geceyi gündüzü ben idare ederim." (Buhârî, Tefsiru Süre 45/1; Tevhid, 35; Edeb,101; Müslim, Elfâz,1,2, 5, 6; Ebû Dâvûd, Edeb,169)

Yine "Sakın sizden biriniz: Vay dehrin (zamanın) musibetine, demesin (böyle sövmesin). Çünkü dehr ancak Allah'tır." ve "Dehre sövmeyin. Çünkü dehr ancak Allah'tır." buyurmuştur.  (Buhârî, Edeb, 101; Müslim, Elfâz, 4; Muvatta'. Kelâm, 3)

Elbette Yaratan O. Var eden O. Bizi imtihan sebebiyle buraya gönderen O. İmtihan dünyasında bize rahatlık ve güzellik va'd etmemiş ki! Ama bunun yanında sabredenlere çok büyük müjdeler va'd eden de O..

Hatta bu sebeple, Asr suresinde zamana yemin ederek, zamanı hakkıyla, olması gerektiği gibi, olması gerektiği yerde değerlendiremeyip, çar çur edenlerin kaybedeceğini de ikaz etmiştir.

Öyleyse insan kendisine verilen her bir dakikayı, her bir saniyeyi bir altın hükmünde görüp ona göre değerlendirme yoluna gitmeli değil midir?

Çünkü zaman gerçekten de elde tutulması zor birşeydir. Onun hakkını veremeyenler ise sonrasında hep pişman olmuşlardır.

Mü'min kula düşen, her ne olursa olsun ümitsizliğe kapılmamak, kısacık dünya hayatını ebedi hayatı kazanmaya vesile kılmaktır. İyi insan olmanın yollarını aramak ve insanları da buna teşvik etmektir.

Mü'min kul Dünyanın yok olması için değil, ıslahı için gayret etmelidir. Ama asla ye's göstermemelidir. Oysa ne çok güzellik bahşetmiştir Yaradan görebilene..

Evet her geçen gün hayat daha da zorlaşıyor. İnsanlar daha da zorlaşıyor. Farklı farklı imtihanlarla boğuşuyor insanoğlu. Ama ne senenin bir suçu var, ne de zamanın. Herşey olması gerektiği gibi.

Maalesef şu da bir gerçek ki; insanoğlu ne yapıyorsa, başına ne geliyorsa kendi yapıp ettiği sebebiyle geliyor. Belki de kendine verilen o kıymetli vakitleri haksız kazanç uğruna veya boşa harcadığı için geliyor.

"Ey insan! Sana gelen her iyilik Allah'tandır. Başına gelen her fenalık ise nefsindendir." (Nisa 79) âyetinde de ifade edildiği gibi.

İşte o yüzden, eğer bu fenalık sana kendinden ya da başka bir insandan veya her ne sebeple olursa olsun, bazen korku, bazen açlık, bazen de can ve mal kaybı olarak dönüyorsa ve sen hâlâ farkına varıp da Rabbine dönememişsen çok yazık! 

Ama farkettiysen eğer, o zaman Rabbine yönel, dua dua yalvar ve zamana veya birilerine kusur bulma.. Kimbilir belki de kusurlu olan sensin..

İşte o yüzden kendine dön ve hatta hakkında "Benden sonra peygamber gelseydi Ömer olurdu" buyurulan ve kıtlık senesinde üzerinde tam on altı tane yaması olan elbisesi ile şu şekilde dua edip yalvaran o büyük zâtı örnek al kendine ve aynı onun gibi sen de şöyle de:

“Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’i benim yüzümden helak etme!” (İbn Sa’d, III, 320)

Ayşegül Eskikurt 

Yorumlar

  1. Ellerine sağlık. Çok sık yapılan bir yanlışı düzeltmek adına faydalı bir yazı.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..