Hicret Kahramanı Hacer

Kaç hicret yaşar ki insan hayatında? Kaç kez kaçar kendinden, varlığından, insanlardan ya da alıştığı hayattan? Peki ya ismi hicret olursa insanın? O zaman hicret mi onda ete kemiğe bürünür, yoksa kendisi mi fena bulur hicret içinde hicretinde?

Herkesin kendi hirasına çekilip, bütün alışa geldiklerini geride bırakıp, özüne hicret ettiği şu günlerde bir güzel insan takıldı yine not defterime. Kendi güzel tevekkülü güzel, semeresi meyvesi güzelden de güzel. Bir hicret, bir teslimiyet, bir sabır ve bir bekleyiş kahramanı.. Menfis krallarından birinin kızıydı Hacer. Öncesi hakkında tek bildiğimiz bu. Neler yaşadı da Mısır Firavun'un sarayına cariye oldu bilinmez. Tarih ondan siyahi köle diye bahşeder sonrasında. Belki de ilk hicreti budur Mısır prensesinin. Hoş isminin mânâsı da kaçmak, hicret etmek demektir haddi zatında. Bir saraydan bir başka saraya sürüklenir ama bu defa köledir artık. Nefsinden hicret etmesi istenir ondan. Artık bir efendisi vardır ve ona itaat boynunun borcudur. Fakat tam da efendisinin en gözde cariyesi iken, bir anda kendini Filistinli bir karı-kocanın (Hz İbrahim ve Hz. Sare) cariyesi olarak bulur. Ama kaderinde susmak vardır. Bir hicret de, alıştığı saraydan Kenan diyarına yapar böylece. O kadar itaat yüklüdür ki fıtratı, Allah onu peygamber eşi olma ile mükafatlandırır neticede. Artık hem peygamber eşi hem de bir annedir o. Ama hayat belki de yeni başlıyordur onun için. Nitekim daha büyük bir hicret yapması istenir sonrasında. Nereye gittiğini, niçin gittiğini bilmez. O, eşi ve bebeği bir kaç parça eşyayla günlerce yürürler. Her şey geride kalmıştır artık yine alışageldiği. Ne gündüzün kavurucu sıcağı, ne de gecenin ayazı onu isyan ettirmez. Niye, diye sormaz. En sonunda kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerde konaklarlar günler sonra. Ot bitmez bir vadidir geldikleri yer. Eşi onu bırakıp geriye dönmek ister. Çünkü hikmeti İlahi bunu gerektirmektedir. Ama ardına bile bakamaz, gencecik hanımına ve küçücük bebeğine.

İşte sadece o zaman seslenir Hz Hacer: "İbrahim, bizi kime bırakıyorsun, bunu senden Rabbin mi istedi?" Hz İbrahim "evet" deyince teslimiyetin dile gelmiş hali olur o güzel kadın. "Git öyleyse. Rabbim bizi zayi etmez" der. Ve baş başa kalır yavrusuyla, kendisiyle. Tarih yazmaz kaç gün, kaç gece kaldığını o kimsesiz vadide. Geceleri nasıl, gündüzü nasıl geçti bilinmez. Korkularını nasıl bastırdı bilinmez. Ama en son erzakları bitince annelik endişesi kaplar içini. Yavrusunu doyurabilmek için koşar da koşar gözyaşlarıyla iki tepe arasında. Tam gücü tükendiği anda Cebrail belirir yanında. "Sen" der "Kime dayandın buralarda". "Rabbime" der. Cebrail (as) cevap verir: " Öyleyse Rabbin seni zayi etmeyecektir". Teslim olur yine güzel kadın, güzel anne. Oğlundan, canından geçer ve Rabbine hicret eder. Karşılığında ise Zemzem sunulur ayaklarının altına.. Heyecanla gözyaşlarıyla durdurmaya çalışır suyu. Annedir çünkü o. Hatta bir rivayette şöyle buyurur Allah Rasulü (sas) ve gülümser: "Allah İsmail'in annesine merhamet etsin. Akıp gidecek endişesi ile durdurmasaydı, Zemzem koca bir nehir olacaktı."

Yıllar geçer yine evladından vazgeçip Rabbine hicret etmekle sınanır Hz Hacer. Kurban olması istenmektedir oğlu, hem de en güzel çağında. Kendisine söylemezler ilk başta üzülmesin diye. Rivayete göre İblis gelir ve onu vaz geçirmeye çalışır. Ama o yine kendi hicretini yaşar, evlat sevgisinden Rabbinin sevgisine kaçar.

Bütün bu kaçışların, teslimiyet ve sabrın karşılığında hiç kimseye nasip olmayan bir şey nasip olur bu güzel hanıma. Vefat ettiğinde Kabe'nin hicrine yani Hatim denilen bölümüne gömülür ki Hicr Kabe'den sayılan bir bölümdür. Evet o kadındır, erkek egemen bir toplumda aşağılanan bir varlıktır kadın olması hasebiyle. Aynı zamanda cariyedir. Hem de siyahi bir köledir. Ama Cenabı Hak evinin komşuluğunu kıyamete dek, bir tek bu hanıma ve oğluna nasip etmiştir. Hem de Alemlere rahmet gönderilen o güzel Rasulün (sas) büyükannesi olarak.

Ne güzel anlatır Ali Şeriati şu sözleriyle: “Ama….sayısı belirsiz yaratıkları arasından birisini seçmiştir. En saygın yaratığını, insanı ve onlardan da bir kadını. Onlar arasından kara derili bir kadını… Onlar arasından kara derili bir cariyeyi! –En zelil yaratığını!- Onu kendi yanına oturtturmuştur. Ona kendi evinde yer vermiştir. Veya Allah bizzat onun evine gelmiştir. Ona komşu olmuştur. Onunla evdaş olmuştur. Şimdi bak, bu evin çatısı altında ikisi var! Birisi Allah, öteki Hacer! Tevhid milletinde adsız kahramanı, meçhul askeri böyle seçilmişler! .. İşte burada, insanın Allah etrafında dönmesinde de karşımıza çıkıyor; Hacer! Ey Allah’a yönelmiş muhacir, senin tavafın Allah’ın Kâbe’sini ve “Hacer’in eteğini” kapsar!"

O Hacer'dir. Hicreti iliğine kadar işlemiş, ismen de cismen de Hacer olmuş.. beklemiş, sabırla, teslimiyetle beklemiş, her şeyi geride bırakmış ve kendini Rabbine vermiş, neticede de Kâbe'yi ev edinmek nasibi olmuş bir güzel insan..

Her haline hayran olduğum güzeller güzeli Annem.. Hacer olabilmek ne kadar zormuş..!


Ayşe Gül


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..