Sesimi Duyuyor musun?

İletişim dünyası diyorlar yaşadığımız zamana. Oysa su kaynağında suya hasret kalanlar gibi, iletişime hasret yaşıyor bu asrın insanları da. Gözler birbirine bakmıyor. Kalpler birbirinin çarpıntısını hissetmiyor. Sanal gerçekliklerin ardında, beni duyan var mı, diye haykırıyor yorgun ruhlarımız. Anlaşılamamak o kadar acıtıyor ki, hissetmemeye başlıyoruz o acıyı artık.
Anlamaya çalışmıyor kimse birbirini çünkü.. Kimse kimseyi dinlemiyor bile aslında.  Ya da belki de kimse kimseyi anlamak ve dinlemek istemiyor.

"Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya

Kulaklarımızı tıkıyoruz: Para para para
Kulaklarımızı açıyoruz: Kavga kavga kavga
Sorar belki biri: Kavga ama neden kavga
Komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde
-Bilmiyoruz neden kavga." demiş  Gülten Akın.

Gerçekten de kimsenin vakti yok durup da birbirini sevmeye ya da birbiriyle konuşmaya.. Hep bir yerlere yetişmeye çalışıyoruz. Sanal arkadaşlıklar sanal sevgiler, sanal üzüntüler ve acılar. Sanal bir hayatın elinde esir olmuşuz. Hakikat ne acıtıyor ne de heyecanlandırıyor bizi o yüzden.

Anne babalarla çocuklar, öğretmenlerle öğrenciler, komşular, arkadaşlar.. insanların göz ve kalp penceresi ya kimseyi görmeyecek şekilde kararmış, ya kırılmış, ya da sihirli bir şekilde sadece kendisine bakıyor. Benlik, bencillik kaplamış her bir yanı.. kendimize ben'den oluşan bir dört duvar yapmışız. Ya kimseyi sokmuyoruz oraya ya da o ben'in içine hapsediyoruz şu dünya hayatında elimizde ne varsa. Eşimiz, dostlarımız, çocuklarımız.. Hele çocuklarımız, konuşmak anlaşmak bir yana onların hayatını da sahiplenmişiz. Onlar adına karar veriyor ve onlar adına yaşıyoruz. Ellerimiz klavyelerin başında, sanal kahramanlıklar yapıyoruz.. en güzel ben bilirim, ben anlarım, ben yazarım, ben konuşurum, ağlanacaksa da en güzel ben ağlarım, diye diye 'ben' akıyor her bir yanımızdan eteklerimizden aşağı, ama görmüyoruz aslında acıyı da, ölümü de.. hatta başımızı çıkarıp güzellikleri bile görmeye tenezzülümüz yok. Çünkü yaşadığımız 'ben' dünyası o kadar güzel ve cazip ki ihtiyaç duymuyoruz oradan çıkıp da biz olmaya..

Oysa hepimiz eğitimciyiz insan olmamız hasebiyle. Hepimiz elimizin altında ve etrafımızda kim varsa onları güzel kılmak için sorumluyuz Allah katında ve toplum nezdinde. Bu hem bireysel hem de toplumsal bir hak. Çünkü insan güzelleşirse toplum da güzelleşir. Ama söylediklerimiz sadece dilde kalıyorsa, karşımızda makes bulmuyorsa nasıl olacak bu?

İletişimin en büyük unsuru taraflar ve mesajdır.. Tek taraflı iletişim hedefine varamaz. Varsa da yanlış iletilme ihtimali çok yüksektir.
Sözlü ve ya sözsüz, her iletişimde mutlaka bir mesaj veririz karşımızdakine. Bu mesaj biz doğru aktarabilirsek karşımıza ancak anlam kazanır..

Belki de iletişimi anlatan en güzel ifadelerden biridir şu söz:

"Söyledim! Duydu anlamına gelmez
Duydu! Anladı anlamına gelmez
Anladı! Hak verdi anlamına gelmez
Hak verdi! İnandı anlamına gelmez
İnandı! Uygulayacak anlamına gelmez
Uyguladı! Sürdürecek anlamına gelmez."

"Kellimunnase ala kaderi ukulihim. İnsanlara akıl düzeyleri ve anlayışları ölçüsünde konuşun." diyen Hz Ali de bize çok güzel bir mesaj verir İletişim konusunda.

Yaşlı ile ayrı çocukla ayrı gençle ayrı, kadınla ve erkekle ayrı. Eğitim seviyesine ve standardına göre ayrı. Bu yüzden de her birinin fıtrat özelliklerini bilmek gerekir.

İletişimin ilk unsuru mesajı karşıya doğru ve düzgün bir şekilde ulaştırmaksa, bunun vesilesi de düzgün bir konuşmadır.

Kur'an kavli leyyin ile öğretir bize en güzel iletişim yolunu. "Firavuna bile gittiğinde onun karşısında yumuşak sözle konuş" der Hz. Musa örneği ile.
Anlayana çok şey anlatır bu ilahi emir. Karşında en kötü en katı kalpli insan olsa bile yumuşak tatlı dille konuş demek ister.

Güven, samimiyet diğer önemli unsurlardır. Birbirine güven duymayan iki insanın iletişimi nasıl sağlıklı olabilir ki.. samimi olmayan bir iletişimin de sadece soğuk ve donuk konuşma çabasından öteye geçemeyeceği gibi.

İletişimde en önemli aktarıcılardan biri de gözler,  mimikler ve beden dilidir. Bedenimiz farkında olmadan dilimize eşlik eder ve karşımıza çeşitli mesajlar gönderir. Bu yüzden göze bakarak konuşma, el teması ya da yüz yüze iletişim önemlidir. Hz. Peygamberin de buna önem verdiğini, insanlara göğsünün tamamını dönerek konuştuğunu onlar dönmeden de başını çevirmediğini görmekteyiz. 
Yine küçük çocuklarla konuşurken onların boy seviyesine inerek göz hizasında konuştuğu aktarılır bize. Çocuklarla bu şekilde konuşmanın en etkili iletişim yolu olduğu şimdilerde sürekli anlatılmaktadır.
Kur'an'ın kadın ve erkek arasında göz temasını kaldırmaya yönelik emirleri de göz ve mimiklerin ne kadar etkili olduğunu bir kez daha gösterir.

İletişim bir aktarımdır. Mesaj ne kadar etkili olursa olsun bazen karşıdaki insan kendini kapattığı için yarıda kalabilir. Özellikle din, inanç, dünya görüşü ve anlayışı gibi konularda insanlar kendi doğrularını karşılarına teyit ettirmek ister. Bu durumda bazen düşünce çatışması yaşanabilir. Çünkü herkesin düşüncesi kendine göre doğrudur. Bu durumda fazla ileri gitmeme, onu kendi fikri ile başbaşa bırakmanın yolunu da Kafirun Sûresi öğretir bize.

Kur'an takva ehli güzel insanları tanımlarken "kızdıklarında öfkelerini yutar, insanların kusurlarını affederler" (Al-i İmran, 134) buyurarak, öfkeli iken konuşulmamasını da tavsiye eder... nice kötülüklerin anası öfke ve şiddet değil midir zaten? Öfkeyle neler çözülebildi şimdiye kadar,  kalp kırmaktan başka. Hatta Allah Rasulü oruçlu iken bile öfkeyle hareket etmeyi mazur görmez ve şöyle buyurur: "Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu zaman kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da kavga etmeye kalkarsa iki kere “Ben oruçluyum” desin" (Buhari, Savm, 3). Oysa biz öfkemize orucu kalkan yapıp, oruç bahanesini arkasına gizleniyoruz mübarek Ramazan ayında bile.. 

İkna metodu da önemlidir insan ilişkilerinde, tabi ki kırmadan dökmeden. Hz. Lut'un halkı ikna çabalarını ne kadar güzel anlatır Kur'an bize. Ya da Hz. Nuh'un sonuna kadar pes etmeyip oğlu ile konuşma çabasını.
Diyalektiğin en güzel örneğini ise Hz. İbrahim'de görürüz. Gerek halkı ile konuşması gerek Nemrut ile olan diyaloğu ne kadar yol göstericidir.
Hz. Yakub da ise büyük bir kusur işleyen evlatlara nasıl davranılır, onun örneğini görürüz. 

Bazen susarak da mesaj verir insan karşısına Hz. Meryem gibi. Hatta bazı zamanlarda susmak en etkili mesaj kabul edilmiştir eğitimde. Susmak, görmezden gelmek, umursamamak konuşmaktan çok daha fazla etkili olabilir yerine göre. 

Peygamberler her konuda olduğu gibi bu konuda da bizlere örnektir şüphesiz. Çünkü onlar iletilmesi gereken en büyük mesaja sahip özel insanlardır. Mesajı en güzel şekilde muhataba iletmekle vazifelidirler.

Efendimiz'in (sas) küçük bir çocuğa baş sağlığı dilemesi, yetimlerin başının okşanmasını tavsiye etmesi, çocuklara, hayvanlara, kadınlara karşı merhametle davranılmasını tavsiye etmesi, engelli insanları toplum içinde el üstünde tutması, babası Ebu Cehil sebebi ile rencide edilen Hz. İkrime'ye sahip çıkması ve daha nicesi hep bu çabaların göstergesidir. Hanımları ile şakalaşması, Mescidde kalmak isteyen Hıristiyan Necran heyetine, ashabın itirazına rağmen anlayış göstermesi, soru sorarak öğretme yoluna gitmesi, soru soranlara da fıtratına göre cevap vermesi, hata yapanları alenen toplum içinde rencide etmemesi yine bunlardandır.
Konuşurken tane tane konuşması, karşısındakini can kulağı ile dinlemesi, o konuşmasını bitirmeden kendisinin karşılık vermemesi, musafaha yapan kişi elini çekmedikçe kendi elini çekmemesi, insanların duruşundan, bakışından sıkıntılarını anlamaya çalışması, yanlış bir davranışı düzeltmek için bir delikanlı ile aralarında geçen diyalog ve ona sevgiyle, sükunetle yaklaşıp ikna etmesi, bu bir kadındır demeyip hanımların görüşüne değer vermesi ve uygulamaya geçirmesi onun iletişim konusunda ne kadar güzel örnek olduğunu gösteriyor bize.

Nedense biz tartışmayı iletişim olarak görmeye alışmış bir toplum haline geldik son zamanlarda. Oysa ne güzel söylemiş İmam Şafii 
"Her tartışmada zaferle çıkmaya çalışma! Kalpleri kazanmak tartışmadan zaferle çıkmaktan daha önemlidir."

Anlamak için, anlaşmak için yol çok. Hep birlikte kardeşçe yaşamak için de..
Kucaklaşmak için henüz vakit var. Sevmek ve sevilmek için de..
Sadece birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var...
Ayşegül Eskikurt 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..