Ramazan'da Cân'dan Geçen Bayramda Cânanına Kavuşur

Ayların en güzelidir Ramazan Mü’minlerin nazarında. İftarıyla, sahuruyla, teravihi ile sanki bu âleme ait değildir. Küçük küçük dokunuşlarla, melekleştirir bizi ve kendi boyasına boyar inananları. Yüce Peygamberimiz Ramazan ayının yeni girdiği bir gün şöyle seslenir ashabına: “Size bereket ayı Ramazan geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir. Günahları bağışlar, duaları kabul eder. Allah bu ayda sizin hayır hususunda yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine karşı iftihar eder. Allah’a hayır ameller takdim ediniz. Şâkî (günahkâr), bu ayda Allah’ın rahmetinden mahrum olan kimsedir.”[1]

Ramazan o manevi atmosferi ile öylesine kuşatır ki, sonrasında insanlar artık bir ay önceki nefret dolu, hırs dolu insanlar değildir. Gözler süzülmüş, dillerde Kur’an ve zikir, öfke dili yerini sevgiye ve paylaşmaya bırakmıştır. Nitekim Allah Resulü Ramazan’ın bu yönüne “Oruç bir kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu bir gün olursa, o gün kötü söz söylemesin, kötü iş işlemesin ve şamata çıkarmasın. Şayet kendisine birisi söver yahut kavga ederse, ‘Ben oruçlu bir kimseyim,’ desin...”[2] sözleriyle işaret etmektedir.

İşte böyle, Ramazan ayı gelişiyle gönüllerimizi sarar, canlarımızı, tenlerimizi ipekler gibi okşar, sinelerimize öyle yumuşak, tatlı bir ürperti salar ki, ruhlar bir aylık Ramazanla tam kıvamını bulur, derinleşir, olgunlaşır, melekleşir adeta. Ramazan ayında; bazıları ağızlarına, bazıları gözlerine, bazıları da haramı düşündüren bütün uzuvlarına birer kilit vurur. Ramazanda sadece ağzı kapamak Ramazanı maddeten idrak etmenin boyutudur. Oysa sadece bedeni aç bırakmak değildir oruç tutmak. Kişi bütün uzuvlarına oruç tutturabiliyorsa o zaman Ramazan’ın sırrına ulaşabilmiş demektir.

Nihâyet bir aylık misafirlik biter, bin bir güzellikle gelen Ramazan da gider. Nefse zor olan, sıkıntı ve elem veren durumlar nasıl sonrasında lezzete dönüşüyorsa, Ramazan sonrasında bayram da ufuktaki güneş gibi gelir ve insanlar bayramın o sımsıcak günleriyle kucaklaşırlar. Bayram, semaların en güzel katlarından süzülerek gelir, sımsıcak, alabildiğine yumuşak bir tül gibi sarar benliğimizi, adeta bir anne gibi kucaklar hepimizi ve gitmeyecek gibi okşar ruhlarımızı. Diğer gün ve aylardan farklı olarak sanki yağmur yüklü bulutlar gibi gelir, günahlarımıza kefaret, dualarımıza mağfiret olur.

Ramazan Bayramı, evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da Cehennem ateşinden kurtuluş olan Ramazan-ı şerifi[3] tam değerlendirip, ateşten azad olma ümidi üzerine kurulan bir bayramdır. Allah’ın rahmetinin enginliği ve o rahmetten nasiplenme beklentisi üzerine bina edilen bir bayramdır. Nitekim engin rahmet ve şefkatiyle kullarına “Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah dilerse bütün günahları bağışlar.”[4] şeklinde hitap eden Yüce Rabbimizin, bu rahmetinin tecellî ettiği günlerin başında gelir Ramazan Bayramı. Bu açıdan bakıldığında kullarına bir hediyedir aslında.

Sevgili Peygamberimiz hicretten sonra Medinelilerin iki bayramı olduğunu öğrenince “Allah sizin için o iki günü, daha hayırlı iki günle Ramazan ve Kurban bayramıyla değiştirmiştir.”[5] sözleriyle bunu ifade etmiştir. Ramazan Bayramı, adeta bir ay oruçla Rabbe yaklaşmanın sevincini, sonrasında gelen yaşama neşesini hissettiren bir bayramdır. Allah’ın emrini yerine getirmenin Dünyadaki sonucu böyle ise, ahiretteki sonucu kim bilir nasıldır? “Ey gönül huzuruna ermiş ruh! Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine! Sen de katıl has kullarımın içine, gir cennetime! “[6] ve “Rab’lerine karşı gelmekten sakınanlar ise bölük bölük cennete sevk olunurlar. Nihayet oraya varıp da kapıları açılınca cennet bekçileri “Selâm olsun sizlere, ne mutlu size! Haydi, ebediyyen kalmak üzere, giriniz oraya!” derler.”[7] hitabını hatırlatır bayram sabahında mü’min kullara. İnsan bayram gününün sabahında, o asıl bayramı, gerçekten bayram edeceği günü düşünür ve “Mevlam bana, ‘Ey güzel kulum! Gir Cennetime!’ dediğinde benim için gerçek bayram olacak, dünyada yaşadığımız bu bayram onun yanında nedir ki?” der.

O yüzden Bayramlar, bir bakıma, Allah’ın huzurunda hayatımızın muhasebesini yapma günleridir. Mü’min hayatında sürekli bir denge içinde bulunmalıdır. Bir yandan Allah’tan korkmalı, diğer yandan O’nun engin rahmetine sığınmalıdır. “Oruçlunun iki sevinci vardır; biri iftarı anındaki sevinci, di­ğeri de Rabbine kavuştuğu anki sevincidir.”[8] Beyanından hareketle Rabbine kavuşacağı anın hayalini kurmalı, O’na yaklaştıracak amellerde bulunmaya çalışmalıdır. Nefsine yenilen, günahlarla kalbini ve fikrini kirleten, dünyaya esir olan insan, Rabbinin karşısında pişmanlık yaşayacaktır. Dolayısıyla orada pişmanlık yaşama yerine, burada hoşnut olunan kul olabilmeye çalışmalıdır.

Efendiler Efendisi (s.a.s.) Ramazan’ın ve akabinde gelen bayramın güzelliğini şöyle anlatır:“- “Ümmetime ramazan da beş şey verilmiştir ki bunlar benden önceki hiç bir peygambere verilmemiştir:

1- Ramazan ayının ilk gecesi olunca Allah teâlâ ümmetime (rahmet bakışıyla) bakar. Allah her kime (rahmet bakışıyla) bakarsa, ona ebedî olarak azap etmez.

2- Akşamladıklarında ağızlarının kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzel olur.

3- Melekler her gün ve gece onlara istiğfar ederler, Allah'tan bağışlanmalarını dilerler.

4- Allah teâlâ cennetine emredip: “Kullarım için hazırlanıp süslen. Onların dünya meşakkatlerinden kurtulup, benim yurduma ve ihsanıma istirahat için gelmeleri yaklaştı.” buyurur.

5- Gecenin sonu olunca, Allah (c.c.) hepsini bağışlar. Orada bulunanlardan biri: “- O gece Kadir gecesi midir?” deyince: Hayır, çalışanları görmüyor musun? Onlar çalışıp işlerini bitirince kendilerine ücretleri tam olarak ödenir.”[9] Bayram Ramazan’ı hakkıyla yaşayanlarındır. Bayram Rabbin emrine uyarak, O’nun hoşlanmadığı ne varsa elini çekip, nefsine sabreden, kendi öz canından vazgeçebilenlerindir. Bayram, onların bu bir aylık emeğinin karşılığıdır.

Dolayısıyla Bayram sevinme günüdür, coşku günüdür. Bayram, mükâfat günüdür. O sebeple her mü’min, diğer mü’min kardeşinin sevincine ortak olmalı, gönüller birlikte bayram etmelidir. Tek başına bayram olmaz çünkü. O yüzden bayramlar, kardeşliğin, muhabbetin en güzel yaşandığı günlerin başında gelir. Zaten İslam’ın Mü’minlerden istediği de budur. “Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.[10] ve “Birbirinize kin tutmayınız, haset etmeyiniz, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah'ın kulları, kardeş olunuz. Bir Müslüman’ın, din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helâl değildir.”[11] beyanları bunu teşvik adına buyurulmuştur ki oldukça önemlidir. Bir başka hadiste de Sevgili Peygamberimiz, “Pazartesi ve perşembe günleri cennet kapıları açılır. Din kardeşi ile aralarında düşmanlık bulunan kişi dışında Allah'a şirk koşmayan her kulun günahları bağışlanır. (Meleklere) siz şu iki kişiyi birbiriyle barışıncaya kadar tehir edin, evet siz bunları birbiriyle barışıncaya kadar tehir edin! buyurulur.”[12] sözleriyle kardeşliğe vurgu yapmaktadır.

Birlik beraberliğe vurgu yapan dinimiz akrabalık bağlarının da sağlam tutulması istenmiştir: “Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının.”[13] Bir başka ayet-i kerimede mealen şöyle buyrulmaktadır. “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”[14] Peygamber Efendimiz de, sıla-i rahimin ömrü uzatacağını ifade etmiş, ayrıca hısım ve akrabası ile akrabalık bağlarını kesen kimsenin bulunduğu meclise rahmetin inmeyeceğini ve böyle kişilerin cennete giremeyeceklerin belirtmiştir.[15]

Normal zaman da bile bunlara teşvik eden dinimiz, bayramlarda daha da zirveye çıkmasını ister. “Allah Teala, Ramazan ve Kurban Bayramı günlerinde yeryüzüne rahmetiyle tecelli eder. Öyle ise namaz ve ziyaret için evlerden dışarı çıkın ki, rahmet size dokunsun.”[16] hadis-i şerifine riayetle, bayramlarda evlere kapanıp kalmamalı, belki öncelikle namaz ve ziyaret için evlerden dışarı çıkılmalı, o bayram sevincini yaşamalı ve yaşatmalıdır. Sevgili Peygamberimizin, Ramazan Bayramı’nın birinci günü bayram namazına gitmeden önce hurma gibi tatlı bir şey yemeden hane-i saadetlerinden çıkmadığı da gelen rivayetler arasındadır. Bu da bayramı ev halkı ile yaşamanın bir göstergesidir.

Efendimiz ayrıca bayram namazından önce fıtır sadakası verir; bayram gününde boynu bükük kimsenin kalmasın, herkes mutlu olsun isterdi. Böylece, fakirlerin muhtaç durumdan çıkarılması ve namaza endişesiz katılmaları sağlanırdı. Nitekim fakirlerin sadaka-i fıtırlarla rahata ve sevince kavuşmaları, zenginlerin de başkalarını mutlu etmekle huzura ermeleri, bayramın toplumun psikolojik yapısına olan pozitif katkılarındandır.

Bayramın o kuşatıcı atmosferini anlamak adına, Sevgili Peygamberimiz’in hayatından şu örnek ne güzeldir: “Güzel bir bayram günü. Sahabiler, Allah Rasulü’nün (s.a.s.) ardında bayram namazlarını kılmışlar, neşeyle evlerine dağılıyorlar. Efendimiz de (s.a.s.) mescidden çıkıyor. Çocukları görüyor. Neşe, sevinç içinde, rengârenk, yepyeni bayramlıklarıyla oyunlar oynuyor çocuklar. O en merhametli insan… O hayatı en ince, en dikkatli yaşayan… Neşeler, sevinçler, gülücükler içindeki çocukların yanında, mahzun bir çocuğu fark ediyor. Çocuk bir duvarın dibine çömelmiş, elbiseleri perişan. Ağlamaklı. Çocuğun yanına varıyor. Soruyor:

- Yavrum neyin var, neden böyle üzgünsün? Niçin arkadaşlarınla birlikte oynamıyorsun?

Ve çocuğun Uhud şehidi bir babanın yetimi olduğunu öğreniyor. Gözleri doluyor, gönlü Uhud gününe akıyor… Çocuğun ellerinden tutuyor, başını okşuyor, gönlünü alıyor. Sevindirici bir haber veriyor:

- Ağlama. Ben baban olayım. Aişe annen, Fatıma kardeşin olsun. İstemez misin?

Çocuk sevincinden uçacak gibidir.

- Nasıl razı olmam, nasıl istemem?

Efendimiz (s.a.s.) çocuğu alır, evine götürür. Yedirir, içirir, üstünü başını giydirir. Çocuğun ismi Buceyr’dir. Efendimiz (s.a.s.) bu ismi değiştirerek ona Beşir ismini verir. Artık karnı tok, güvende olan Beşir güle oynaya arkadaşlarının yanına gider. Arkadaşları sorar:

- Biraz önce ağlayıp duruyordun. Şimdi ne oldu?

Beşir cevap verir.

- Açtım, doydum; çıplaktım, giyindim; yetimdim, Resulullah babam, Aişe annem oldu.

Bunun üzerine diğer çocuklar ona gıpta ederek, “Keşke bizim babamız da Uhud’da şehit olaydı da, biz de böyle bir babaya kavuşmuş olsaydık.” derler. Beşir bin Akra (r.a.) Efendimiz’in (s.a.s.) vefatına kadar O’nun yanında kalmış, O vefat ettiğinde asıl yetimliği başlamıştır. Bunu da:

- İşte şimdi yetim kaldım. İşte şimdi garip oldum, sözleriyle dile getirmiştir. (Semerkand Dergisi)

Dua müminin âdetidir. Mümin her işi için dua eder. En güzel dualar da, bayramlarda tek vücut olup, hep birlikte gönülden yaptığımız dualardır. Bu sebeple bayramlarda yapılan dualar Rabbimizin katında çok değerlidir. Dualarımız, gönüllerimizi yıkayacak, bizleri temizleyecektir. Bayramda yapılacak en güzel dua ise; hakkımızda hayırlı olacak şeyleri, birlik ve beraberliği istemektir. Burada bayram yaptığımız gibi, mahşerde, mizanda da Rabbin rızasını kazanıp, ebedi mutluluğa ulaşarak bayram eden kullardan olmayı istemektir. Cân’dan geçip Cânân’a erenlerden olabilmeyi arzulamaktır.

Ne güzel söylemiştir Alvarlı Efe:

    Mevlâ bizi afvede Cân bula Cânân’ını
    Bayram o bayram ola Bayram o bayram ola
    Cürm ü hatalar gide Kul bula Sultan’ını 
    Bayram o bayram ola Bayram o bayram ola…

Ayşegül Eskikurt 

[1] Taberânî rivayet etmiştir, bk. et-Tergîb (terceme), II, 436. 
[2] Buhârî, Savm, 2; Müslim, Sıyâm, 163. 
[3] İbn-i Huzeyme, Sahîh, III, 191 
[4] Zümer, 53 
[5] Ebu Davut, Salat 245 
[6] Fecr, 27-30 
[7] Zümer, 73 
[8] Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 164. 
[9] Beyhakî, bk. et- Tergîb (terceme), II, 425. 
[10] Buhari, Edep, 27 
[11] Riyazü’s-salihin, Hadis No:1571 
[12] Müslim, Birr, 36-37 
[13] Nisa, 1 
[14] Nisa, 36 
[15] Buhari, Edep 4, Müslim Birr 18-19 
[16] Suyuti, Câmiu's-Sagîr, 2/303 

Yorumlar

  1. Mevlâ bizi afvede Cân bula Cânân’ını
    Bayram o bayram ola Bayram o bayram ola
    Cürm ü hatalar gide Kul bula Sultan’ını
    Bayram o bayram ola Bayram o bayram ola…
    🌷 🌷 🌷
    Muhabbetle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Rabbim iki cihanda bayram edenlerden eylesin 🌷🌹🙌

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..