Ümmü Kays'ın Muhaciri
Rasulullah'ın (sas) Medine'ye hicret etmesi üzerine Müslümanlar da Mekke'yi terk etmeye başlarlar. Hicret zordur. Her şeyini, sevdiklerini varını yoğunu ve en önemlisi alıştığı düzeni bırakıp, bilmediği tanımadığı diyarlara gitmek hiç de kolay değildir. Herkesin harcı da değildir.
Her ne kadar zor olsa da, Allah Rasulünün (sas) emrine uyarak hicret edenlerden biri de Ümmü Kays adında bir hanımdır. O kadar kararlıdır ki bu konuda kendisine yapılan evlenme teklifini "Hicret etmezsen seninle evlenmem" diyerek geri çevirir. Bunun üzerine o sahabe (ki ismi bilindiği halde hiç bir şekilde geçmez rivayetlerde, bu çok hoş bir sahabe ahlâkıdır aynı zamanda. Bazı isimleri saklamışlar, bir kadın veya bir adam şeklinde rivayet etmişler, rencide etmemek için), onunla evlenmek için kalkar hicret eder ve sonuçta Medine'de evlenirler. Herkes Allah ve Rasulü'nün rızası için hicret ederken, sırf Ümmü Kays'la evlenmek için hicret eden bu şahsın niyeti herkesçe bilindiği için adama Ümmü Kays'ın muhaciri manasında "Muhacir-u Ümmü Kays" lakabı takılır.
Allah Resulu (s.a.v) bu hadise üzerine, bugün dilimizde oldukça yaygın olan, çokça bilinen şu Hadis-i Şerif i söyler:
“Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti Allah’a ve Rasulüne ise, onun hicreti Allah ve Rasulünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya nikâhlayacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir.” (Buhari, Bed’ü’l-Vahy, 1, Eyman, 23; Müslim, İmaret, 155; Ebu Davud, Talak, 11; Tirmizi, Fedailu’l-Cihad, 16)
Gerçi rivayette sarîh olarak "Resûlullah bu hâdise üzerine niyet hadisini îrad buyurmuştur" denmez ise de, geçen ibare, zihinlerde bir irtibata sebep olmuştur.
.
Hâdis aynı zamanda Buhari'nin Sahih'ine aldığı 1 numaralı hadisidir. Öyle ki hazret burada niyetinin Allah rızası olduğunu belirtmeye çalışmıştır daha ilk başta hadisçilere göre..
Görüldüğü üzere niyet amellerin rengini değiştiren en önemli unsurdur şüphesiz.. yapılan işler temelinde Allah rızası varsa değer kazanır ve güzelleşir. Ama işin içine riya karışırsa, desinler diye yapılırsa ameller, ne kadar değerli veya güzel görünürse görünsün dıştan bakıldığında, Allah katında kabul görmeyecektir. Nitekim bir hadisinde Allah Rasulu üç zümreyi örnek vererek anlatır bu durumu.
Bir de bunun tam tersi durum söz konusudur. Bazı kişiler de yaptıkları eksik gedik Allah katında hoş olmayan davranışlara "Ameller niyetlere göredir" diyerek dayanak bulma yoluna gitmekte maalesef. Fakat görüldüğü gibi hadisin söylenmesine sebep olan durum çok farklıdır. Güzel gibi görünen bir davranışın iç yüzünü dile getirmektir. O yüzden, sen benim niyetime bak, benim niyetim iyi, kalbim temiz diyerek yapılan ve dinin emirlerine aykırı olan davranışlar da kabul görmeyecektir Allah katında. Yoksa "Ameller niyetlere göredir" diyerek bir çok harama kapı açabilir insanoğlu. Öyleyse burada asıl olan bu sözün nerde ve hangi olay üzerine söylendiğini bilmektir.
Kul her ne farzı yapıyorsa Allah için yapmalı, yapmıyorsa da günah olduğunu bilerek sorumluluğuna da katlanmalıdır ayrıca. Birilerine kızarak, ya da birilerinin yaptığı ibadetleri beğenmeyerek, ya da örnek göstererek, namazı, tesettürü vs teeketmek ve sen benim niyetime bak, demek ne kadar doğrudur. Kişinin yapmadığı bir farz için, Allahım ben çok günahkar biriyim, yapmam lazım ama nefsime söz geçiremiyorum, affet, demek yerine, misal, hakkıyla namaz kılmayanlardan, hakkıyla tesettür uygulamayanlardan nefret ettigim için namazı da, tesettürü de bıraktım ya da yapmıyorum, demek ne kadar da yanlıştır.
Kişi her daim güzel davranışlar sergilemeyi hedeflemeli ve bu davranışların temeline de Allah rızasını yerleştirmelidir ki Hak katında bir değeri olsun.
“Kırk sene ömrümde, otuz sene tahsilimde yalnız dört kelime ile dört kelam öğrendim." diyen Bediüzzaman o kelimelerin, “mana-yı ismi, mana-yı harfi, niyet, nazar.” olduğunu ifade eder.
Şüphesiz insan neye nasıl nazar ederse, yani nasıl görürse, niyeti de, kalbi de ona göre renk ve şekil alır.
Ey nefsim! Şu dünya misafirhanesinde, ev sahibini görmek ve kendini ona takdim etmek ise niyetin, nazarın da ev sahibine dönük olmalı, gelip giden geçici misafirlere değil.. O misafirler seni ister beğensin, ister begenmesin.. Ama yeter ki ev sahibi hoşnut olsun.. vesselâm...
Ayşegül Eskikurt
Allah razı olsun, ne güzel anlatmışsınız...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, Rabbim sizlerden de razı olsun. Hayırla kalın
Sil