Bir Kıssa Bin Hisse
Mesnevi'de şöyle bir kıssa geçer:
"Hz. Mûsa bir gün giderken bir çobana rastladı. Çoban hafif yüksek sesle şu şekilde kendi kendine konuşuyordu:
-Ey kerem sâhibi olan Tanrım, neredesin ki sana kul kurban olayım. Çarığını dikeyim, saçını tarayayım. Elbiseni yıkayayım, bitlerini kırayım. Yüce Rabbim sana taze süt ikram edeyim. Bütün keçilerim sana kurban olsun, deyip duruyordu.
Hz. Mûsa sordu:
-Kiminle konuşuyorsun? dedi.
Çoban: “Yeri göğü yaratan Allah”ımla konuşuyorum” dedi.
Mûsa çobanı azarladı:
Yaptıkların yanlıştır! Allah haşa insan mıdır k!. O'na bu şekilde hitap etmek doğru değildir! dedi.
Çobanın dünyası yıkılmıştı. Ne yapacağını bilemeden başını alıp gitti, çöllere doğru koşmaya başladı.
Biraz sonra Hz. Mûsa'ya Cenab-ı Hak'tan şöyle bir hitap geldi:
-Ey Mûsa senin görevin insanları benden uzaklaştırmak mı yoksa bana yaklaştırmak mı? Neden o saf kulumuzu bizden ayırdın? Biz söze, dile bakmayız; gönüle ve hâle bakarız!” diyordu.
Hz. Mûsa çölün yolunu tutarak çobanı buldu ve müjdeyi verdi. Dilediği gibi Rabbine seslenebileceğini bildirdi." (Bk. Mesnevî, C. II, beyit: 1720 vd. )
~~~
Kıssa bir yana hep öyle değil miyiz? İnsanları bir kalıba sokmaya çalışıyoruz. Daha iyi, daha mükemmel, daha güzel..
Kıssadakinin benzerini başka insanlar da yaşıyor mesela dua ederken. Ve dua nasıl edilir, unutuyor. Çünkü daha süslü cümlelerle dua edeni görünce zannediyorlar ki kitabi cümlelerle dua etmek daha güzeldir, kıymetlidir. Oysa kalpten çıkan bir "Âh" ya da gönülden gelen bir "Hû", sayfalar dolusu duadan daha etkili olabilir belki.
İnsan sürekli eleştirilince ya da normal zannettiği ile kendini kıyaslayınca, kendine karşı da bir güvensizlik oluşuyor diğer taraftan.
Rengarenk resim yapan çocukları tek bir kalıba sokmak gibi meselâ. Sonra hayalindeki renklere ulaşamıyor bir daha.
Normal dediğimiz ne aslında? Ya da insanlarda görmek istediğimiz? Sürekli düzeltmeye çalışıyoruz birilerini. Düzeltmek tabii ki güzel ama ya kırılan cesaretleri, öz güvenleri?
Meselâ anne babalara yönelik paylaşımlarda, alttaki yorumları okurken çokça hayıflanan ve ne yapacağını şaşırmış anneler görüyorum.
O kadar çok bilgi yükü var ki. Anneler hangi birini nasıl uygulayacağı konusunda kendileri ile savaş halinde.
Çünkü sürekli bir aktarım var. Şöyle dersen çocuk böyle olur. Şöyle konuşursan öz güveni sarsılır. Şöyle davranırsan kaybedersin. Hatta her adımda çocuğuna ne söylemesi gerektiğini soran insanlar var. Ya yanlış yaparsam, ya psikolojisi bozulursa, diye.
Bence insanlar anneliği de unutuyor böylece. Bir de sosyal medyada her şeye yetişen harika anneleri görünce..
Oysa hayat öyle değil..
İnsan tabii ki hata yapa yapa öğrenir. Anneler de yavruları ile öğrenirler. Ve mutlaka hata da yaparlar. Hatalardan ders çıkarırlar. Kimse mükemmel insan olamayacağına göre mükemmel anne baba da olamaz.
Samimi anne babalar hata yapsalar da, çok şey kazandırırlar yavrularına farkında olmadan. Aynı zamanda kendilerini yenileyebilirler, yeniden bağlanabilirler. Yeter ki temelde sevgi olsun.
Hem her çocuk farklıdır. Kimsenin şartları kimseye uymaz. Egitimde genel geçer kurallar olsa bile, uygulamaya gelince iş değişir.
Ve belli başlı ahlaki kuralları kendine rehber edinenler, mutlaka karşılığını görür er ya da geç. Ama yılmadan bıkmadan, sadece kendi kalbine bakarak hareket ederlerse..
O yüzden yanlış yapmaktan korkmamak lazım. Ben beceremiyorum, diyerek panik yapmamalı. İnsan rıza eksenli yaşar ve gerçekten endişe ederse, Allah da niyetine göre kolaylaştırır, yanlışa düşmekten korur.
Asıl, yanlışının farkına varmayan, tüm derdi tek düze insanlar yetiştirmek olup, kendini Kaf Dağı'nda görenlerden korkmak lazım gelmez mi.?
Bir kıssa..
Bin hisse...
Ben kıssanın ucunu buraya getirdim..
Siz istediğiniz yerde kullanın..
Ayşegül Eskikurt
🥰🌸🌷☕🖐
Yorumlar
Yorum Gönder