İncindiysen..

İncinirsin..
Canın acır...
Bastığın yer ya da yürüdüğün yol değildir seni inciten..
Acıyan ayakların ya da bedenin de değildir...

Bir yanık kokusu gelir taa içinde bir yerlerden..
Ona bir de gönül yarası eklenir..
Ve hatıraların kanamaya başlar taa derinden.. 

Anlarsın ki en yakın bildiklerin, seviyorum dediklerin, bir tutam köz bırakmışlar gönlüne, ihanetin dikeni ile de tüm hatıraları paramparça edip gitmişlerdir.

Bir anda değişir geçmişin..
Güzel sandığın anılar, birlikte yaşanmış ne varsa silikleşir, değerini kaybeder. Uzaklaşmak istersin o geçmişten, çünkü hayatının o kesiti anlamını yitirmiştir onlardan sonra..

Hatırlamak daha çok acı verir, daha çok kanatır..
O günlere dair en küçük bir hatıra gelse zihnine ya da önüne denk gelse ufacık bir şey, bir hayat yaşadım ama yaşadığım benim hayatım mıydı yoksa sadece bir hayalin gölgesinde mi kalmıştım, dersin..
Silip atmak istersin o günlere dair ne varsa...
Ama silemezsin..
Silmeye çalıştıkça daha da çok bulaşır eline yüzüne..

Sonra asırlarca geriye gidersin..
Alemlere rahmet Efendimiz ve
40 yaşına kadar geçirdiği hayat gelir gözünün önüne..

El üstünde tutanlar, ziyafetlere, meclislere buyur edenler, en değerli şeylerini emanet etmek için yarış edenler, nasıl olur da bir anda silip atmıştır O Gül Yüzlü'yü hayatlarından?

O kadar kolay mıdır geçmişin izlerini silmek birinin hatıralarından ya da yok etmek bütün yaşanmışlıkları zihninden?
Hele de kalbinden?

Seninle gurur duyan, her yerde parmakla gösteren, işte benim yeğenim bu, diyerek taltif eden, bakımını en önce üstlenmek isteyen, seni seven, senin de sevdiğin hatta yetmeyip iki kızını, iki ciğerpâreni oğullarıyla evlendirecek kadar senin de sevdiğin, baba yarın, günü gelip de yine parmakla "Bu adam benim yeğenim ama zihni hasta, ona kulak asmayın" diyen ve yetmeyip seni taşlayan bir amca, evinin bahçesinden pislikler atan yoluna dikenler döşeyen bir yenge gelir aklına..

40 senelik hayat bir anda değişir. Sevenler sevmeyenlere, hatıralar acı silik bir hayale dönüşür. Hiç yaşanmamış gibi ama yaşanmış işte oralarda bir yerlerde.. 

Sonra o genç delikanlı Mus'ab gelir aklına.. 
Anne babasının göz bebeği olarak büyümüş, Mekkenin en gösterişli en zengin delikanlısı..
Annesinin biricik oğlu, babasının gurur kaynağı..
Yıllarca güzel hatıralar gülücükler sevinçler biriktirmişken, bir anda kararır o geçmiş, sanki hiç yaşanmamış gibi.. 

Anne baba yok olur, aile yıkılır gider. Siler atarlar seni içlerinden, koparırlar gönlünde açan çiçekleri..
Yarı aç yarı tok yatarken de umursamazlar bile..
Son nefesinde paramparça olmuş bir elbise ile gidersin Rabbinin huzuruna..

Bir geçmiş vardır ama hiç yokmuş, yaşanmamış gibi...
Hatırlamak acıtır.. 
O günlere ait herhangi bir şey görmek yaranı kanatır.. 

Ama teselli eder Rabbin.. 
Üzülme hepsi geride kaldı, onlar yoksa Ben varım der..

Aslında onlar da bir yanılsamadan ibaretti, gerçek olan hakikat olan budur, seni sen yapan da budur, der..

Ve kalbine seslenir Rabbin..
Geçmişi de geleceği de yazan Benim..
Seni üzenleri, hatıralarını öldürenleri, geçmişini hiç yaşanmamış gibi karanlığa gömenleri bilen Benim..

Sana yalancı bir hayat yaşamışsın gibi hissettirip, hayallerine, en mahrem anlarına, en güzel yıllarına, gençliğine ihanet edenleri bilen Benim...

Şimdi sen kendini yalnız hissediyorsun o geçmişte..
Sakın hissetme..
Aslında yalan olan onlardı, onların dostluğu sevgisiydi.. Gittiler..
Bitti....

Ve sen hakikate uyandın....
Öyleyse üzülme artık...
Şu dünyada gördüğün kim varsa belki bugün dost ama gelecekte yalancı bir geçmiş olabilir..

Her şey fâni..
İnsanlar da..
Dostluklar da..
Fâni olana bel bağlama ki acıtmasın, terk edip gittiklerinde..

Ve seni gerçekten sevene dön yüzünü..
Bana dön...
Rabbine dön ki...
Hem geçmişin, hem geleceğin aydınlansın...
Merhem olsun kanayan acıyan yaralarına....

Ve bir ayet gelir dilinin ucuna..
Şifa gibi..
Müjde gibi..
İnşirah gibi...
Sarıp sarmalar seni...

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

".. Yüz çevirirlerse de ki:
"Allah bana yeter, O'ndan başka ilah yoktur, ben yalnız O'na güvenip dayanırım; O, büyük arşın sahibidir." Tevbe, 129

Yetmez mi...?
Ayşegül Eskikurt 

Yorumlar

  1. Kaleminize sağlık. Ne güzel anlamışsınız.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..