Ölçü

Kendini nasıl görüyorsun?

Güzel mi, çirkin mi?
Değerli mi, değersiz mi?

Nedir senin ölçü?
Boy, pos, görünüş, kılık kıyafet.. Ya da sahip oldukların mı seni değerli kılan?
Malın, mülkün, çocukların, mesleğin, kariyerin...

O zaman bil ki..
Dış görünüşün nasıl olursa olsun;
İçindeki iyi niyet ve gerçek iman seni dünyanın en güzel insanı yapar..

Zira Rabbin görünüşüne değil, kalbinin derinliklerinde var olan o güzelliğe bakar..

Bak ne güzel söylemiş Söz Sultanı (sas):

"Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar."
(Müslim, Birr, 33; İbn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539)

Hadisin başka bir versiyonunda da şöyle geçer:

"Allah Teâlâ sizin bedenlerinize ve yüzlerinize değil, kalblerinize bakar.”
(Müslim, Birr 33. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 9)

Ama nedense bizim için kalbi ya da yaptıkları önemli olmaz.  Farkında olmadan insanları dışına bakarak etiketleriz. Fıkradaki gibi "Ye kürküm ye" misali.
Saç rengi, göz rengi, konuşması, yüzü, boyu posu, kazancı, malı, sahip olduğu maddiyat.

Bir değer ölçüsü, terazi kurarız kendimizce aramızda.
Ve ulu orta haklarında konuşarak tartarız insanları, hem de gıybet olmasını rağmen.

Ama görmeyiz ki, biz böyle davrandıkça elimizdeki yavrular da bizi kopyalayıp aynını akranlarına yaparlar.

Halbuki bu tavırlar özellikle ergenlik dönemindeki gençlerimizde ciddi yaralar açar. Çocuklarımızın başka çocuklara zorbalık etmesine, dalga geçmesine bile sebep olabiliriz sonucunda.

Sonra ne mi olur?

O güzelim yavrular kendilerini başkalarına beğendirmek bin bir çaba harcarlar, belki zayıflamak için aç kalırlar, belki en küçük sivilceyi bile dert ederler, beğenilmediklerini düşünerek, psikolojilerini bozup yatağa düşerler sonra.

Oysa kimse yaratılışından dolayı aşağılanmayı hak etmez. Hatta dış güzelliğinden dolayı da..

"Elbise ve süslenmelerle elde edilen dış güzellik kalıcı güzellik değildir. Asıl güzellik ahlak ve davranış güzelliğidir ki, onun sahibini hem imanlı çevresi hem de Yaratan'ı sever." der Hz Ali (ra)

Bize düşen onların elinden tutup başka güzellikleri işaret etmek, geçici olana değil, kalıcı olana talip olmayı öğretmen değil midir?

“Sizi yanımızda değerli kılacak olan ne mallarınız, ne de evlatlarınızdır. Ancak imân edip güzel ve hayırlı işler yapanların durumu başkadır. Onlara yaptıklarının kat kat fazlasıyla mükâfat verilecektir” (Sebe’, 37) ayetinde olduğu gibi, ne dış güzellik ne de sahip olunan dünyalıklar o terazide ağır gelmez çünkü..

Orada ağır gelecek olan sadece kalbindeki iman güzelliği ve onun yansıması olan davranışlar, salih amellerdir..

Ne güzel buyurur Allah Rasûlü (sas)

“ Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur; bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalbdir” 
(Buhârî, Îmân 39; Müslim, Müsâkât 107,108)

Rabbin boyası ile boyanmak en güzeli iken, o boyayı reddetmek ya da boyayana isyan etmek olmaz mı daha ötesi?

Öyleyse kalbinize iyi bakın..
Çünkü O da oraya bakıyor....

Ayşegül Eskikurt

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..