Kur'an'daki Sesi Hisset
Efendimize (sas) indirilen, kitapların en güzeli, bir çok kitabın onu daha iyi anlamak için yazıldığı Kur'an, hem yol gösterici, bilgilendirici, hem şifa vesilesi, hem de sıkıntı ve keder anında en büyük tesellidir. Her yönüyle kıymetli bir hazine ve en büyük mucizedir Kur'an.
Onun mucizevi yönlerinden biri de, kelimelerdeki ses ve ahengin, konuya göre seçilmiş olmasıdır.
Tefsirde ses ve mânâ uyumu da denen bu durumun bir çok örneğini, sûrelerin satır aralarında apaçık görmek mümkündür.
Mesela suyun akışını anlatan ayetleri okuduğunuzda, kelimeler öyle bir ahenkle seyreder ki, kendinizi adeta şırıl şırıl akan bir su kaynağının yanı başında zannedersiniz.
Hayatı düzene koyan, hüküm içeren ayetler, ya da Cennetten, nimetlerden bahseden ayetler dilinizden kolayca akıp giderken, Kıyâmet, haşir, hesap, ceza, Cehennem gibi konulardan bahseden ayetler boğazınızda düğümlenir ve hatta başa inen balyoz gibi yerinizden zıplatarak hakikatle yüzleşmenizi ister.
Şeytanın vesvesesinden bahseden ayette ise öyle bir ses uyumu vardır ki, okurken o fısıltıyı ta damarlarınıza kadar hissedersiniz.
Atlara yemin edilen yerde dolu dizgin koşan atların nefesleri, nallarının çıkardığı sesler duyulur inceden inceye. Her bir adımlarında kıvılcımlar çakar zihninizde.
Nefes alan sabaha yemin ederken ise, siz de yeni bir güne uyanmanın, yeni bir sabaha uyanmanın, yeniden nefes almanın hazzını, lezzetini yaşarsınız.
Yükseğe çıktıkça oksijen eksikliği sebebi ile nefesi daralan insanı tasvir ederken öyle bir kelime kullanılmıştır ki, okurken bile nefesiniz kesilir, göğsünüz daralır.
Allah'ın azameti ve yüceliğinden bahseden nice ayet vardır ki, tüyleriniz diken diken olur, kendinizi O'nun karşısında aciz, çaresiz bir kul olarak buluverirsiniz adeta.
Bunlar sadece ilk anda akla geliverenler. Onun sayfaları içinde nicesine vakıf olur, kalbi ile okuyanlar.
Ama biri var ki beni benden alır. Fatır Sûresinde resmedilen bir sahnedir bu.
İki grup anlatılır orada. İlkinde Adn Cennetine girmeye hak kazanmış talihliler. İkinci kısımda ise ebedi azaba dûçar olmuş, kendi elleriyle kendilerine zulmetmiş talihsizler.
Talihliler şöyle anlatılır bize:
"Kullarımızdan kimi nefsine zulmeder. Kimi mûtedildir, orta yolu tutar. Kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda öne geçer. İşte büyük lütuf budur.
(Onların mükâfatları) Adn cennetleridir. Oraya girerler, orada altın bilezikler, incilerle süslenirler, elbiseleri de ipektendir.
Onlar şöyle derler: "Hamdolsun bizden her türlü endişeyi gideren Allah’a! Gerçekten Rabbimiz gafurdur, şekûrdur (çok affedicidir, kullarının amellerini ve şükürlerini kabul edip mükâfatlarını fazlasıyla verir)
وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ٓي اَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَۜ اِنَّ رَبَّنَا لَغَفُورٌ شَكُورٌۙ
Çünkü O, lütfu ile bizi devamlı kalınacak olan yerde yerleştirdi. Burada artık bize ne yorgunluk dokunacak, ne de usanç gelecek." Fatır, 32-35
Seçilen kelimeler o kadar ince, o kadar yumuşaktır ki, özellikle ettikleri duayı okurken, (Arapça yazılmış kısma bakarsanız, siz de goreceksiniz) adeta dilden, boğazdan kayar gider.
O ferahlık, o sevinç anı gelip kalbinin üstüne oturur insanın ve zihin o anı hayal eder göz yaşları içinde. Mutluluğun resmidir, dilden dökülenler.
Ve okuyan da "Elhamdülillâh" der içinden kopup gelerek..
İkinci kısımda, insanın içini yakıp kavuran, acı bir sahne vardır:
"İnkarcılara ise cehennem ateşi var. Ne ölüm hükmü verilir ki ölsünler, ne de ateşin azabı hafifletilir. Biz işte Allah’ı ve nimetlerini inkâr eden her nankörü böyle cezalandırırız.
Onlar orada imdad istemek için şöyle feryad ederler:
"Ey Ulu Rabbimiz! Ne olur, çıkar bizi buradan, dünyaya geri gönder de, daha önce yaptıklarımızdan başka, güzel ve makbul işler yapalım!"
وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ ف۪يهَاۚ رَبَّنَٓا اَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذ۪ي كُنَّا نَعْمَلُۜ
Allah onlara şöyle buyurur: "Biz, size, düşünüp ibret alacak, gerçeği görecek kimsenin düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size peygamber de gelip uyardı. Öyleyse tadın azabı! Zalimlerin hiç bir yardımcısı yoktur!"
Fatır, 36-37
Öyle avaz avaz bir çığlıktır ki bu, okurken gırtlağının parçalandığını hisseder insan. Ağıtlar, yalvarmalar, pişmanlıklar duyulur kelimelerin dokunduğu yerlerde. Keşkeler dillere dolanır.
Ama kaçınılmaz sonu hisseder insan..
Verilen verilmiştir zamanında. Ömürse ömür, nefesse nefes, cansa can. Ve yeterli bilgi de ulaşmıştır almasını ve kullanmasını bilene.
Şimdi hesap vaktidir..
Ses ve ahenkle birlikte mânâ da böylece akıp gider..
Ve Kur'an bir daha şahitlik eder kendi mucizesine...
Taa Kıyamete dek....
Siz de okuyun göreceksiniz, Kur'an'ın asırlar öncesinden yapılmış ama tazecik duran çağrısını..
Ve o sesi siz de hissedeceksiniz..
Ve belki bir Elhamdülillah da siz diyeceksiniz..
Hem burada..
Hem ötede...
Kim bilir?
Ayşegül Eskikurt
Yorumlar
Yorum Gönder