Vakit Geçmeden

Efendimiz (sas) bir hadîs-i şerîfte şöyle haber vermiş bizlere:

“…Cebrâil (as) bana göründü ve; «Ramazan’a erişip de günahları affedilmeyen kimse rahmetten uzak olsun!» dedi.
Ben de «Âmîn!» dedim.” 

(Bkz. Hâkim, IV, 170/7256; Tirmizî, Deavât, 100/3545)

Allah Rasûlü'nün (sas) bir Cuma günü hutbeye çıkarken üç kez "Amin" dediği meşhur hadiste yer alır bu kısım. Ve ne kadar manidardır.

Daha geniş bir ifadeyle,  "Ramazan’a eriştiği halde bir insan, Ramazan’ın feyzinden, bereketinden istifade edememiş, Ramazan gelmiş geçmiş de hâlâ Allah'ın mağfiret ettiği bir kul olamamışsa, Allah'ın affını, mağfiretini kazanamamışsa; yazıklar olsun o kula!.. Burnu yerde sürtsün" demektir.

Aslında her Ramazan farkındalığa bir davet, değişime bir çağrıdır.

O yüzden, Ramazan biraz da kendini yenilemenin adıdır.

Nefsini masaya yatırıp, elini vicdanına koyup nerede ne hata, ne kusur var, onları tespit etme ve neye ihtiyacı olduğunu anlamaya çalışmaktır bir bakıma.

Bir nevi, maddi manevi senelik bakıma girme gibi.

Nefsini terbiyeden geçirip, kömür olandan arındırıp özündeki elmasa ulaşmaktır Ramazan.

Böylece kötülüğü emreden, çirkin olanı telkin eden nefsi, Rabbinden razı, Rabbinin de kendisinden razı olduğu mertebeye yükseltmektir.

Halk arasında "İki günü birbirine eşit olan ziyandadır" şeklinde rivayet edilegelen meşhur bir söz vardır.

Âbid, salih bir zat olan Abdulaziz Ebî Ravvâd, bir gece rüyasında Efendimiz (sas)’i görmüş, kendisinden tavsiye istemiş, Efendimiz (sas) de tavsiye babında ona, “İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır. Bugünü dününden kötü olan lanetlenmiştir.” buyurmuştur.

Rüyanın şer’î bir delil olmayacağı açıktır. Ancak herhangi bir şer’î delil ile çatışmadığı sürece rüyayı gören, rüyasıyla amel edebilir. Kaldı ki bu söz ilim ehli insanlar arasında da oldukça kabul görmüş bir sözdür.

İnsan da kendisine böyle bir söz verebilir.

Ramazan ayı hayata yeni şeyler eklemenin tam zamanıdır çünkü.

Daha önce kılmıyorsa belki namaza başlar. Kılıyorsa daha dikkatli, hakkını vererek kılmaya çalışır. Hayatındaki farzları ve haramları gözden geçirir. Nafilelerle amellerini süslemeye çalışır.

Kalbini öfkeden, kinden, nefretten, kıskançlık ve hasetten temizleme yoluna gider.

Günlük rutinleri arasına Kur'an'ı yerleştirerek en azından anlamaya çalışır meal ve tefsirlere bakarak. Zaten Ramazan Kur'an ayı değil midir?
Kur'an'la dirilmenin, ruhunu yeniden inşa etmenin yollarını arar.

Siyer okumaları, insanlığın tarihi sürecini anlama ve ders çıkarma adına çok önemlidir. Her bir peygamber hayatı, ayrı bir dönemden ve insanlığın geçirdiği imtihanlardan ibretler taşır, anlayabilene.

Bunun yanında hadis ve ayet ezberleri yapma şeklinde hedefler koyabilir kendisine.

Zikirler, beynin uyarıcısı, ruhun da gıdasıdır. Farklı zikirler ve dualara kapı açarak Rabbine yakınlaşmanın yollarını arar.

Ramazan zaten paylaşma ayıdır. Gerek mal gerekse de bir güzel söz ve davranış Allah katında ne kadar da kıymetlidir.

Asr Sûresi'de "karşılıklı olarak birbirinize hakikat ve sabır yönünde tavsiyelerde bulunun" diye buyurur Alemlerin Rabbi.

"Hadi, birlikte güzelleşelim, güzel ahlak sahibi insanlar olalım, Allah’ın rızâsını hep birlikte kazanalım" demek, "Ramazan geldi gidiyor, hâlâ namaz kılmıyor musunuz, oruç tutmuyor musunuz, helâk olacaksınız" demekten, elbette ki daha güzeldir. 

İnsan birbirinden güç alır çünkü. İyilikte yarışmak ve iyiye guzele teşvik etmek, Rabbinin kullarında görmek istediğidir.

İlla birilerinin demesine de gerek yok ayrıca. Herkes kendini daha iyi tanır ve neye ihtiyacı olduğunu daha iyi bilir. Tabii kendinin farkına varmışsa.

Ramazan bu farkındalığın da adıdır işte.

Nasıl bir kul olmak istiyorsa onun yollarını arayıp bulmanın tam da zamanıdır.

Söz Sultanı (sas) ne güzel de tarif eder onu:

“Eğer kullar, Ramazan’ın fazîletlerini bilselerdi, bütün senenin Ramazan olmasını temennî ederlerdi…” (Heysemî, c. III, sf. 141)

Öyleyse biz de zaman geçmeden kendimizi hesaba çekip, duayla, ibadetle, kalp temizliği ile, hayır hasenatla O'nun rızasına ulaşmaya çalışalım. Rabbimizle aramızdaki münasebeti ve kalbimizde O'na ayırdığımız yeri tekrar gözden geçirelim.

İsmi anıldığında kalbimiz ne diyor, hissetmeye çalışalım. Gözümüzü, gönlümüzü O'nun sevgisi ile doldurmaya çalışalım.

Mevlânâ Hazretleri ne güzel söylemiş:

“Ramazan geldi, artık maddî yiyeceklerden elini çek ki, sana gökten mânevî rızıklar gelsin. Bu ay, gönül sofrasının kurulduğu aydır. Gönlün, bedenin hatalarından kurtulduğu aydır. Gönüllerin aşk ve îmân ile dolduğu aydır.”

Vakit çok geç olmadan heybemizi dolduralım sevgiyle, birbirimize duayla. Sadece bir ayımızı değil ömrümüzü Ramazan eylemeye niyet edelim bu sene.

Her Ramazan'ın sonu bayramsa madem, ömrümüzün sonuna da bayrama çevirelim.

Henüz vakit varken...

Ayşegül Eskikurt

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..