Peygamber Kızı, Küçük Anne Hz Zeynep
Güzeller Güzeli Zeynep'in hikayesini biliyor musunuz?🌷
O mutlu bir yuvanın, bir peygamber bahçesinin en nadide çiçeklerinden biriydi. Anne babasının ikinci yavrusu, göz aydınlığı.. aynı zamanda ailesine sadık, vefalı olmanın zirvesinde bir hanım.. onu tanımaya ne kadar da muhtacız.. 🌷
Hz Zeynep Efendimiz'in (sas) kızlarının en büyüğüydü.. Babasına nübüvvet verilmesinden hemen sonra değerli annesi Hz. Hatice ile beraber Müslüman olmakla şereflendi. Hz. Hatice kadınların ilki ise, Zeynep de genç kızlardan Müslüman olanların ilki oldu. Yaklaşık on iki yılda altı çocukla şenlenen bu kutlu ailede abla olma sorumluluğu, ona erken dönemde büyük tecrübe kazandırdı. Hayat onu olgunlaştırdı. İki erkek kardeş, Kasım ile Tahir'in çocuk yaşta vefatları ailede büyük hüzünlere sebep oldu.. Annesinin vefatı sonrası ise kardeşlerine anne oldu bir bakıma. Hatta Hz. Fatıma, O benim ikinci annemdi, diyerek kızının ismini Zeynep koymuştu sonraları.🌷
On beş yaşında iken teyzesi Hale'nin oğlu Ebu'l-As ile dünyaevine girdi Zeynep.
Gençler mizaç yönünden kaynaştılar. Kocası dürüst, çevresinde saygın, başarılı bir tacir idi. Zeynep ona Müslümanlığı münasip lisan ile anlatsa da, milletinin asırlık inançlarını bırakmaya yanaşmıyordu. Fakat Zeynep'e de müdahale etmiyordu. Zeynep, iyi bir eş olarak onu mutlu etmeye çalışıyor, işlerinde ona destek oluyordu. Sabırla, özellikle davranışlarıyla onu Müslümanlığa imrendirmeye gayret ediyordu. Kocasının, akraba ve iş çevresinde, karısından ve kayın pederinden ötürü, dinini terk etti damgasını yemekten çekindiğinden, mahalle baskısı sebebiyle İslam'a yaklaşmadığını seziyordu.🌷
Müslümanların sayısı birer ikişer artınca Mekke eşrafı konuyu ciddiye almaya, derken Müslüman olanları tehdit ve işkence etmeye başladılar. Güçsüzlere ve kölelere öldüresiye işkence etmekle kalmayıp Mekke'nin en şerefli ailesinden olmasına, hem de liderlerinden Ebu Talib'in kefaleti altında olmasına rağmen Efendimiz'i de aşağılıyor, olmadık hakaretler ediyorlardı. Kâbe'de namaz kılarken bile rahat bırakmıyorlardı. Secdede iken üzerine deve işkembesi bırakarak kirletmeye çalıştılar kaç kez. Babasına destek verme işinin kendisine düştüğünü düşünen Zeynep onu kolluyor, su götürerek elini yüzünü yıkıyor, teselli etmeye çalışıyordu. O da, "Korkma yavrum, onlar babana zarar veremezler..." diye onu rahatlatıyordu. Vakti gelince, kardeşi Fatıma da bu kollamanın aynısını yapmıştı.
.🌷
Zeynep yirmi yaşındaydı kadınlık âleminin iftiharı annesinin vefatında. Efendimiz gibi, dört kızı için de büyük bir imtihan oldu bu. Aynı yıl Ebu Talib'in de ölümü bu seneyi "hüzün yılı" yaptı. Baskılar iyice artınca, hatta Efendimiz'i öldürme planları başlayınca, sevgili babası ve üç kardeşi Rukiye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma Medine'ye hicret etti. Fakat Zeynep, kendisine diş bileyen bir ortamda, müşrik bir kocanın evinde kalıp, gidemedi onlarla. Ama yıkılmadı, kocasına sadakati ve ailesine fedakârlığını sürdürdü.
.🌷
Kocası, Hicret'in ikinci yılı 624'te gerçekleşen Bedir Savaşı'na katılmış ve zafer kazanan Müslümanlara esir düşmüştü. Esirler fidye ile kurtulabiliyorlardı.
Bu esaret Zeynep ve kocası için hayatlarının en karanlık gecesi oldu. Bu zifiri karanlığın ileride ışığa yol vereceğini sonra öğreneceklerdi. Kâinat sahipsiz değildi. Kalplerin niyazını, mazlumların duasını neticesiz bırakmayan Yüce Yaratıcı'nın takdiri çok sürprizler saklıyordu. Ama o günkü yürek parçalayan durum, gerek Efendimiz, gerek kızı Zeynep için dayanılacak bir ıstırap değildi. Bunun dehşetini tahayyül bile etmek bile çok zor bizler için.
.🌷
Zira Zeynep'in karşısında insanlığın efendisi, hak dini ve adaleti getirmiş, babası! Kendisi de O'nun bildirdiği dine gönülden bağlı, O'nu inkâr etmenin ebedî cehenneme götüreceğini biliyor. Öbür yanda ona düşman safında yer alan kocası! Kocasına sahip çıkmak, Allah'ın elçisini, aziz babasını karşısına almak demek!
Zeynep'in kalbi iki taraf arasında parçalanıyordu.
.🌷
Fakat sonunda, kendi konumunda yapması en uygun düşündüğü şeyi yaptı. Kocasını kurtarmak için elindeki avucundaki bütün paraları, hatta annesinin evlenme sırasında taktığı kolyeyi bile ortaya koyup Bedir'e gönderdi. Esirlerden birinin fidye çıkını gelip açılınca Efendimiz'in gözü içindeki kolyeye takıldı. Dikkatle bakınca, "Bu Hatice'nin kolyesi!" dedi ve gözlerinden yaşlar boşandı. Onun da kalbinin kaç parça olduğunu tasavvur etmek ne kadar zor. Bir tarafta Allah'ın verdiği görev; karşısında düşman taraftaki damadı. Öbür tarafta sevgili kızı. Bir tarafta da hak dini yaymak için düşmanlıklara karşı savaşan dava arkadaşları...
.🌷
Efendimiz işte böyle bir ortamda arkadaşlarına, "Fidyeyi almak hakkınızdır, fakat dilerseniz Hatice'nin hatırasını Zeynep'e iade edip esirini bedelsiz salıverirseniz bu da sizin takdirinize kalmıştır." dedi göz yaşları ile.. Efendimiz ister de Ashabı yapmaz mı? Geri verdiler kolyeyi ve serbest bıraktılar eşini.
.🌷
Hz Peygamber, Ebu'l-As'ı gönderirken, "Şimdi cari olan ilahi hükme göre Zeynep'le nikâhınız devam edemez. Onun Medine'ye gelmesine izin vermelisin. Almak üzere göndereceğim vekilime teslim etmelisin." diye söz aldı.
.🌷
Aslında Zeynep, kocasını eş ve insan olarak beğendiği gibi, o da karısını aynı şekilde seviyordu. Fakat kendi yurttaşlarının gözünde, düşman tarafın komutanının damadı olduğundan, çevresi senelerdir baskı yapıp karısını boşamaya zorluyorlardı. O da cesurca direniyor ve, "Ona bedel olabilecek Kureyş'ten bir kadın bulabileceğimi düşünemiyorum." diyordu.
.🌷
Efendimiz çok geçmeden onu almak üzere Zeyd'i Mekke'ye gönderdi. Zeyd aile içinde büyümüş, o devir hükümlerine göre Zeynep'in ağabeyi idi. Ebu'l-As, kardeşi Kinane vasıtasıyla Mekke dışındaki Zeyd'e teslim işlemini yaptı. Durumu fark eden bir müşrik grup arkadan yetişip, içlerinden Hebbar, mızrak darbesiyle Zeynep'i deveden düşürdü. Hamile olan Zeynep çocuğunu düşürdü, kan revan içinde kaldı. Uzun bir maceradan sonra Medine'ye ulaştı.
.🌷
Efendimiz sevinmekle beraber son musibeti sebebiyle üzülmüş ve şöyle demişti: "Zeynep pek hayırlı bir kızımdır. Benden dolayı hayli eziyet çekmiştir." Ayrıca damadını da takdir etmiş "Aferin, doğru söyledi ve sözünü de tuttu!" demişti. Oysa Zeynebi giderken içi parçalanmıştı Ebu'l As'ın ve seslenmişti ardından, gitme, diye...!
.🌷
Zeynep 24 yaşında bir genç hanımdı. Çok kolay evlenebilirdi. Hatta o ortamda evlenmemesi yadırganırdı. Ne var ki kocasını unutamıyordu. Onun da kendisini sevdiğini, dalgalı bir denizde teknesiyle hidayet fenerine doğru yol almak için dalgalarla boğuştuğunu hissediyordu. Zayıf da olsa, içinde soluk bir ümit ışığı kaybolmamıştı. Günü geldi, akşamın birinde Medine'de bir haber yayıldı: Müslüman müfrezesi Medine yakınında Mekkelilerin ticaret kervanını, adamları ve malları ile ele geçirmiş. Kervanın başında Ebu'l-As varmış. Savaş hali sebebiyle Ebu'l-As'ın hayat hakkı yoktu. Zeynep sabahı zor etti. Sabah namazında mescide gidip Hz. Peygamber namazı kıldırmaya başlayacağı sırada, kadınlar tarafından yüksek sesle, bütün mescide duyuracak şekilde: "Ey Müslümanlar! Ben Resulullah'ın kızı Zeynep'im. Bilesiniz ki Ebul-As benim kefaletim altındadır!" Ne büyük bir cesaretti bu..
Selam verdikten sonra Efendimiz cemaate, "Sıradan bir Müslüman'ın bile kefaleti geçerlidir." dedi ve sonra Zeynep'in yanına gidip, "Onu hoş tutup ikramda bulunabilirsin. Fakat sana dokunmasın, biliyorsun ki o sana helal değildir." dedi.
.🌷
Ebu'l-As İslam'a girmeyi yine reddetti. Üstelik mallarını da istedi: "Benim olsa istemem, fakat bunlar emanet, Mekke'de sahiplerine ulaştırma borcum var." Efendimiz ashabına, "Bu mallar ganimettir, meşru malınızdır. Ama siz nasıl isterseniz öyle yapın!" deyince, Müslümanlar mallarını da, hayatını da bağışladı.
.🌷
Aslında Ebu'l-As'ın da başka bir planı vardı. Mekke'de emanetleri verdikten sonra derhal İslam'a girdiğini cesaretle ilan edip şöyle dedi: "Aslında Medine'de iken içimden karar vermiştim. Fakat onlar can korkusuyla Müslüman olduğumu zannedeceklerdi. Siz de emanetleri getirmediğim için beni kınayacaktınız. İşte şimdi hür irademle, haklarınızı vermiş olarak Medine'ye hareket ediyorum!" İşte şimdi tam kayınpederine layık bir damat olmuştu!
.🌷
Efendimiz, yeni mehir ve nikâh olmaksızın Zeynep'i ona teslim etti. Senelerce süren sabır, sevgi, vefa, içtenlik sonrası hasretler vuslat ile sonuçlandı.
.🌷
Fakat bu kavuşma ancak bir yıl sürdü. Hz. Zeynep (r anha) çilelerin, özellikle o mızrak darbesinin etkisiyle hastalıktan kurtulamamıştı. Ve böylece genç yaşında vefat etti. Hastalık anında onun ıstırabını gören aziz babası, "Annecigi olsa ona bakardi" sözleri ile üzüntüsünü dile getirmiştir hatta. Ashab da onun hükmî şehit olduğunu söylerdi.
.🌷
Eşi Ebu'l-As (ra) da ondan dört yıl sonra irtidad isyanlarına karşı yapılan Yemâme Savaşı'nda şehit oldu. Allah onlardan razı olsun. Onların güzel davranışlarını yeni nesillerimizde devam ettirsin.
.🌷🌷
Ayşegül Eskikurt
Allah senden ve onlardan razı olsun ne güzel bir hayat ne güzel sadakat eşlerine.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim sizlerden de razı olsun Rabbim, şefaatlerine nail eylesin
Sil