Afiyet, Sabır ve Dua
Bazen içimiz sevinçle dolar, kıpır kıpır hissederiz. Bazen de tüm hayatımız sıkıntı eziyet altında kalmış gibi nefesimiz daralır. Afiyet ne kadar güzelse, sabretmek o kadar zordur.
Bizse bazen afiyette olduğumuzun bile farkında olmayız. Onun yerine, afiyet içinde olsak bile en ufak bir şeyi sıkıntı eder, sabır dileriz. Ya da ne istediğimizi bile bilmeyiz bazen.
Dil neye alışırsa onu dillendirir çünkü.
Oysa en güzel dua, vakti geldiğinde yapılan duadır. Afiyet zamanı ise afiyet, sıkıntı zamanı ise sabır, hastalık zamanı ise şifa dilemek gibi. En güzel dua örnekleri ise hadislerde ve ayetlerde yer alır.
Tirmizî’de geçen bir hadise göre
Muâz b. Cebel (ra) şöyle aktarmış bizlere:
Hz. Peygamber (sas), bir adamın şöyle duâ ettiğini işitti: “Allah’ım senden nimetin tamamını isterim.” Bunun üzerine Rasûlullah, “Nimetin tamamı hangi şeydir” diye sordu. Adam “Ben bir duâ ettim ve bu duâ sebebiyle hayır ümid etmekteyim” dedi. Rasûlullah, ise: “Cennete giriş ve Cehennem’den kurtuluş, nimetin tamamı sayılır” buyurdu.
Yine Rasûlullah bir adamın: “Ya ze’l-celali ve’l-ikrâm” dediğini işitti ve bunun üzerine şöyle buyurdu: “Duâ kapısı sana açıldı, dilekte bulun!”
Yine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir adamın: “Allah’ım senden sabır isterim” dediğini duydu ve: “Sen Allah’tan bela (sıkıntı) istemiş oldun. Ondan afiyet dile” buyurdu. (Tirmizî, Daavât, 94)
Tirmizî bu hadisin sonuna “hasendir” açıklamasını eklemiştir. “Hasen hadis, her ne kadar ravilerinin zabtı bakımından sahih hadisten aşağı ise de, şartları itibariyle sahih hadis seviyesindedir.” (Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, Tercüme: M. Yaşar Kandemir, 4. Bs, Ankara, 1986, s: 129)
Hadisi şerh eden (izahını yapan) hadisçiler, sabrın ancak zor ve sıkıntılı zamanlarda olacağını, dolayısıyla böyle bir durumda değilken Allah’a “Allah’ım bana sabır ver” şeklinde dua etmenin “Allah’ım beni zor ve sıkıntılı bir duruma sok ki sabredeyim” anlamına geleceğini söylemişlerdir.
Tirmizî şerhi Tuhfetü’l-Ahvezî’de de bu hadisle ilgili olarak şu açıklama yer almaktadır:
“Sen Allah’tan bela (sıkıntı) istedin, çünkü sabır sıkıntıdan sonra gelir. Allah’tan afiyet iste, çünkü bunun kapsamı çok daha geniştir. Zira herkes belaya (sıkıntıya) sabredemez.
Peygamberimizin bu sözü, bela gelmeden önceki durumlar için geçerlidir. Bela geldikten sonra ise sabır istenmesi güzel olandır. “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır…” (A’râf, 7/126) ayeti bunu göstermektedir. (el-Mubârekfûrî, Tuhfetü’l-Ahvezî, Kahire, 2001, c: 9, s: 44, 3527. hadisin şerhi)
Gerçekten de kul, bazen sağanak sağanak gelen musibetler karşısında ezildigini, bir daha hiç dogrulamayacağını zanneder. Oysa derdi veren Allah karşılığında elbette dayanma gücünü de verecektir.
Ama şu da bir gerçektir ki, her insanın sabrı, kendi imanının gücü nispetindedir. İman ne kadar güçlüyse, musibetler karşısında kul da o kadar güçlü olur. Dimdik durur ve dayanır. Tevekkül ve teslimiyet ancak iman gücü sayesinde olur.
İnanan insan tökezlese bile doğrulmayı bilir. Bakara Sûresi'nin sonunda yer alan "Ey Rabbimiz bize kaldıramayacağımız yük yükleme" duası, aynı zamanda bunun teminatı gibidir.
Musibet kişiye ağır gibi görünmüşse ya da kaldıramayacağı hissine kapılmışsa bu durumda yapacağı şey; ya imanını gözden geçirmek ya da "Allahım madem bunu verdin, sen bendeki gücü biliyorsun, buna dayanma gücünü de ver" diye yardım talep etmektir.
Bu durumda olan kişinin sabır talep etmesi yanlış değil, bilakis olması gerekendir. Nitekim Allah (cc) "Sabır ve namazla yardım dileyiniz" buyurmaktadır (bkz. Bakara, 153).
Ve Allah Rasulü (sas) ne güzel tarif eder mü'min kulun halini:
"Müminin işi hayrete şayandır. Zira işinin hepsi onun için hayırlıdır. Bu özellik yalnız mümine özgüdür. Zira sevinirse şükreder. Bu ise onun için hayırlıdır. Başına belâ gelirse sabreder. Bu da onun için hayırlıdır." (Riyâzü's-Sâlihin, I/54)
Hayat iniş ve çıkışlarla dolu, her bir köşesinde ayrı bir imtihan sakladığı için afiyet de, sıkıntı da bizim içindir. Bizi biz yapabilmek içindir.
En güzeli, bu engebeli yolda düşe kalka yol alırken, yolun sahibinden afiyet talep etmek ve dili buna alıştırmaktır. Ve nimetin tamamını yani "Cennete giriş ve Cehennem’den kurtuluşu" istemektir ikisinin de Sahibi olan Yüce Yaradan'dan.
Unutma ki, kul duası kadar değerlidir Hak katında.
Ayşegül Eskikurt
Yorumlar
Yorum Gönder