Bir Soru, Bir Cevap


Sahabeden Ebû Amr (veya Ebû Amre) Süfyân İbni Abdullah (ra) sorduğu bir soruya karşılık, aldığı cevabı şöyle aktarmış bizlere:

- Yâ Rasûlallah! Bana İslâmı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim, dedim.

Resûlullah da(sas):
- “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdu.

(Müslim, İmân 62. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12)
...

Hadisi aktaran Hz. Süfyân, görüldüğü üzere, Efendimiz’e isteğini son derece nazik sınırlar içinde arzetmiş. “Bana İslâmiyeti tarif et” deyip geçmemiş, “Bana İslâmiyeti öylesine özlü, açık ve kapsamlı tarif et ki, bir daha senden başkasına sorma ihtiyacı duymayayım” demiş.

Efendimiz de, peygamberlik birikimi ve cevâmiü’l-kelim (az sözle engin mânâlar dile getirme) özelliği ile bu zorlu isteği, “Allah’a inandım de, sonra dosdoğru ol” diye iki cümlecikle cevaplamış.

Hadisin bir başka rivayetinde cevap, “Rabbim Allah’tır de, sonra dosdoğru ol!” şeklinde geçer.

Soru güzel..
Cevap ondan da güzel.. 

Dikkat edilecek olursa Efendimizin (sas) bu nefis ve veciz cevabı ile ayetlerde geçen “Rabbimiz Allah’tır deyip sonra da dosdoğru yaşayanlar...” mealindeki ifadeler arasındaki uyum açıkça görülecektir.

Bu örnek aynı zamanda, Sünnet-i seniyyenin, Kur'an-ı Kerîm kaynaklı olduğunun da delillerinden biridir.

Bahsi geçen ayetlerin mealleri şöyledir:

“Rabbimiz Allah’tır deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara melekler gelerek: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size vadedilen cennetle sevinin. Biz, dünya hayatında da ahirette de sizlere dostuz. Esirgeyip bağışlayan Allah’ın ikrâmı olarak (cennette) canınızın çektiği ve dilediğiniz her şey sizindir.’ derler.” (Fussilet, 41/30-32)

“Rabbimiz Allah’tır diyenler sonra da dosdoğru olanlar için, ne korku vardır ne de hüzün. Onlar cennetliktir. İşlediklerinin karşılığı olarak cennette temelli kalacaklardır.”
(Ahkâf, 46/13-14)

Ne büyük müjde.. 

Şu halde, Allah’a inanan, sonra da bu inanca uygun olarak dosdoğru yaşayan, söz ve hareketinde dürüst davranan, hilekârlığa sapmayan insanlara zaman zaman melekler gelmekte; “Gelecekten endişe etmeyin, geçmişe üzülmeyin, size söz verilen cennetle sevinin, neşelenin.” demektedir.

Peki, insan bunu tam olarak başaramazsa, vaz mı geçmeli, diye akla gelebilir. Ya tam dosdoğru olamazsam? Ne yapmalıyım o zaman?

İşte tam burada, insanın bunu başarmakta zorlanacağını bilen Allah Rasûlü'nün sözleri teselli eder bizleri.

Bir hadîs-i şerîfte Hz. Peygamber “Tam anlamıyla başaramazsınız ya, siz (yine de) dosdoğru olun!” (İbni Mâce, Tahâret 4; Dârimî, Vudû 2; Muvatta’, Tahâret 36) buyurmak suretiyle doğruluğun ne kadar zor olduğunu dile getirmiş, buna rağmen dürüstlükten asla vazgeçilmemesi gerektiğini de bildirmiştir.

Zira meşhur kâidedir; “Tamamı elde edilemeyenin tamamı terkedilmez.”

Doğrulukta kalbin ve dilin dürüstlüğü de büyük önem arzeder.

Kalp, beden ülkesindeki tüm organların reisidir. Tek Allah’a iman edip dürüstlüğü benimseyen bir kalp, diğer organları etkiler.

Dil ise, kalbin tercümanıdır. Onun doğruluğu ve eğriliği de diğer organların tavırlarına tesir eder.

Nitekim bir hadis-i şerifte “Her sabah bütün organların dil’e hitaben; bizim hakkımızda Allah’dan kork. Biz sana bağlıyız. Sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Sen eğri olursan biz de eğriliriz.” (bk. 1524. hadis) dedikleri bildirilmiştir.
Bu da, doğru sözlü olmanın önemini göstermektedir.

Hatta bir başka hadiste de Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Kalbi dürüst olmadıkça kulun imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz”
(Ahmed b. Hanbel, Müsned III, 198).

O halde özüyle sözüyle dosdoğru olmak gerekmektedir. Efendimizin “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” tavsiyesinin mânası budur. İslâm da işte bundan ibarettir.

Bir soru.. 
Bir cevap..
İstek, olabildiğince güzel. Ancak cevabı, sanıldığı kadar kolay değil.

Rasûl-i Ekrem Efendimizin (sas) verdiği cevabı bilmeyecek olsaydık, aynı soruya bizler ne cevap verirdik acaba? Bir düşünmek gerek..

Ya da gerçekten dosdoğru muyuz?
Verilen cevabın neresindeyiz?

Kaynak:
Riyâzü's-Sâlihin, İmam Nevevi Tercüme ve Şerhi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..