Yolcu

“Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim”
(Tirmizî, Zühd 44 )

Yoldasın..
Ve misafirsin..
Bu her nereye gidersen git, hep öyle kalacaksın şu ölümlü dünyada.
Senden önce nicelerinin olduğu gibi..
Ve senden sonraki niceleri gibi..

Belki bir an..
Belki bir kaç gün..
Belki de onlarca yıl..

Geldin, gördün ve gideceksin.

Gördüğün hiç bir şey senin değil.
Ve tuttuğun hiç bir şey seninle gelmeyecek.

Misafirsin.
Ev sahibini bizzat göremesen de varlığını ta derinde, içinde bir yerlerde hissediyorsun.
O kadar yakın geliyor ki sana.

Ama yine de ev sahibini unutup, misafir olduğunu unutup kafana göre takılmak, canının istediği gibi davranmak istiyorsun.
Sahibi senmişsin gibi..
Yapan, ortaya koyan senmişsin gibi..

Yakıp yıkıyorsun senin için bin bir güzellikle döşenmiş hazırlanmış misafirhaneyi.

Kendinden sonra gelecek olanları düşünmeden.
Temiz ya da pis bırakma endişesi duymadan.
Güzelliklerini yok ederek.

Oysa bir düşünsen..
Senin gördüğün bir çok güzelliği göremeyecekler senden sonra gelenler..

Tıpkı senin de senden öncekileri göremediğin gibi..

Belki de yemyeşil bir yeryüzü, gölgelerinde serinlediğin ağaçlar, binbir türlü cana yuva olan ormanlar, akarsular, göller, denizler, çeşit çeşit renk ve güzellikte canlılar bile olamayacak onlar için.

Oysa misafirsin.
Sadece kalıp gideceksin buradan..
Bir göz açıp kapama misali..

Senin olmayana bu kadar dertlenmek, bu kadar hırs göstermek niye?

Kazandıysan ev sahibi lutfetti.
Kaybettiysen de zaten senin degildi...

Senin olmayanı da hasetle, kinle, nefretle gasp etmeye veya yok etmeye çalışmak niye?

Ne can senin..
Ne varlık senin..
Ne de şu gördüğün taş toprak senin..

Hepsi birer emanet..

"Biz dünyayı atalarımızdan miras değil çocuklarımızdan emanet aldık." der bir Kızılderili atasözü.

Eğitimci yazar Neil Postman da "Çocuklar, bizim artık içinde yer almayacağımız bir zamana gönderdiğimiz canlı mesajlar, elçilerdir." diye ifade eder. Ne hoş..

Peki ya bizden çocuklarımıza ne emanet kalacak?

Bizim hakkımızda nasıl tanıklık edecekler bizim olmadığımız o zamanlarda?

Ve günü gelince, vakit tamam olunca, "Allah, “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?” diye sorar.
“Bir gün veya günün bir bölümü kadar kaldık; işte, saymakla görevli olanlara sor” derler.
Allah buyurur: “Pek kısa bir süre kaldınız; keşke bunu (dünyada iken) bilmiş olsaydınız!”
Muminun, 112-114

Öyleyse neyin kavgasında ya da ispatındayız?

Belki de misafir olduğumuzun farkında değilizdir.

Ondandır belki de, ev sahibinden daha fazla ev sahibi gibi davranmamız..

Ayşegül Eskikurt 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..