Tüketirken Tükenenler

Bir sofra kurulmuş önümüzde. Öyle bir sofra ki bu, kendini tutabilene aşk olsun. Akıl almaz bir iştiha ve hızla tüketiyoruz önümüze konulan her şeyi.

Önce dakikaları, saatleri, günleri, haftaları, ayları.. Derken mevsimleri ve yılları tüketiyoruz ardı arkasınca.. 

Her şey bir var oluyor, bir de yok. Geleni fark etmiyor, gidenin ardından da hayıflanmıyoruz.

Nasıl olsa yerine başka bir şey gelir, zaten hep aynı düzen, aynı sistem değil mi? Biri biter, diğeri başlar.. Ve işte böyle böyle zamanı da tüketiyoruz müsrifçe..

Namık Kemal'in "İnsan her nefesini ömrü uzatmak için alır fakat yine de her nefes alışta ömründen bir nefeslik zaman eksilir.” dediği gibi gibi sayılı nefesleri tüketiyoruz bir daha alabilir miyiz bilmeden..

Bir sofra kurulmuş önümüzde bin bir ihtişamla. Yiyin, diyor birileri. Daha çok yiyin, elinizde ne varsa öğütün, saniyelerin acımasız dişlerinde. Ne kadar hızlı ve ne kadar fazla yerseniz, o kadar az iz kalır geriye. Kimseye bir şey bırakmayın sakın.. 

Bilgiyi de tüketiyoruz son hızla.
Gördüğümüzü, okuduğumuzu sindirmeden yerine bir başkasını koyuyoruz. Hep mideler çöplük değil ya. Biraz da beynimizi dolduruyoruz çöplerle.

Göze süslü gelen ama özünde çürük ne varsa, atıyoruz oraya iştahla.. Düşünmeden.. Öyle bir çürük kokusu sarmış ki her yanı ama fark etmiyoruz.
 
İnsanı tüketiyoruz sonra, ardı ardınca. Dostlukları, arkadaşlıkları, birliktelikleri ve yaşanmışlıkları.. Gidenin yerine hemen bir başkasını oturtuyoruz kurduğumuz sofrada..

Sadakati, güveni zevkle öğütüyor, vefayı savurup çöpe atıyoruz elimizin tersiyle..

Sanki hiç yaşanmamış yaşanmışlıklar, dumura uğramış, bir tarafta asılıp unutulmuş hatıralar kalıyor elimizde..

Kıymetsiz anlara dönüşüyor bir anda her ne varsa. Güneş ihtişamla doğmuş ve batmış her gün. Yıldızlar her gün göz kırpmış ötelerden.. Kuşlar her gün en şirin danslarını yapıp, en tatlı şarkılarını söylemişler. Çiçekler salına salına yaymışlar kokularını dört bir yana.. Yağmurlar, karlar rahmet olup, bereket olup yağmış üstümüze sağanak sağanak.. 

Ama biz o sofrada öylesine kaybetmişiz ki kendimizi. Her yeni gelende eskisinin hükmü bile kalmıyor zihnimizde. Ve her yeni gelene daha bir iştahla, doyumsuzlukla saldırıyoruz ağzımızın suyu akarak.. 

Ve en güzel şeyi de, insanlığımızı da tüketiyoruz farkında olmadan.. 

Merhamet, şefkat yok artık kalbimizde.. Ne zamandır buzdan duvarlar kaplamış etrafımızı.. Kaskatı kesilmişiz.. Hiçbir şey hayret vermiyor, hiç bir şey heyecanla ürpertmiyor. İçimizde bir şeyler ölmüş ya da donup kalmış sanki. Ne eritebiliyoruz, ne de erişebiliyoruz..

Yazık ki sevgileri de tüketiyoruz birer birer.. Sevginin olmadığı her yer karanlık, her şey eksik ve her insan kimsesiz..

Ve en sonunda hayat da bitip tükeniyor, sevginin tükendiği bir yerlerde..

Ayşegül Eskikurt 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..