Sadelik ve İman
Ebû Ümâme İyâs İbni Sa’lebe el-Ensârî el-Hârisî (ra) şöyle dedi:
"Bir gün, Rasûlullah'ın (sas) ashâbı onun yanında dünyadan bahsettiler. Bunun üzerine Rasûlullah (sas) şöyle buyurdu:
“Siz işitmiyor musunuz? İşitmiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır; sâde hayat sürmek imandandır.”
(Ebû Dâvûd, Tereccül 2. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 4)
Hadis-i şerife bakılacak olursa, insanın kemale ermesinin ya da imanının işaretlerinden biri de sadeliğidir.
Aslında iman ile sadelik birbiri ile doğru orantılıdır. Sağlam iman, sadeliğe ve tevazuya sebebiyet verir. Tevazu da o imanı korumaya vesile olur.
Ruh inceldikçe tevazu artar, tevazu arttıkça da kendi özüne döner insanoğlu.
Nitekim “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremeyecektir.” (Müslim, İman, 147; Ebû Davud, Libas, 26)
İnsan ruhu inceldikçe bu incelik her haline akseder. Konuşmasından hal ve tavırlarına, giydiği kıyafetten, seçtiği müziğe kadar. Ruhen büyüdükçe küçülür. Tevazu ettikçe sadeleşir. Görünmez olmak istedikçe daha bir görünür olur aslında.
Sosyo psikolojik bir tespite göre "İnsan ruhu inceldikçe (algı kapasitesi arttıkça) daha küçük daha narin daha zarif şeylere eğilim duyar. Oysa eğitimsiz kaba ve küçük ruhlar, haz alabilmek için daima kocaman geniş büyük devasa iri şeylere yönelirler: Büyük yapılar, büyük takılar, büyük arabalar, büyük hedefler.."(Dücane Cündioğlu)
Demek ki kaba insanlar ancak büyük ve gösterişli şeylerden hoşlanır.
Büyük kocaman arabalar, yüksek yüksek binalar, gösterişli, pahalı kıyafetler, dikkat çekici, kocaman takılar, yaldızlı, varaklı mobilyalar, şatafatlı sofralar. Gösterişli organizasyonlar, düğünler, eğlenceler.
Hepsi aslında kendini gösterme arzusunun, beni görün demenin başka bir şeklidir. Ve o insanın zayıf olduğunun da işaretidir.
Tevazu sahibinin kendini göstermeye ihtiyacı yoktur ki. Ruhu zengin olan kişi, kendisinin ve kim olduğunun farkındadır. Başkaları tarafından görülmeye ve el üstünde tutulmaya da ihtiyacı yoktur.
Ve bilir ki, öyle şatafatlı sofralar, çeşit çeşit yemekler veya takımlar değildir bir masada ya da bir mekânda insana verilen değer. Sevgi, anlayış, samimiyet en büyük zenginliktir bilene.
Ama ruhen fakir kalmış insanlar, gösterişe tutunurlar kendilerini gösterebilmek için. Çünkü görünür olmak için tek bildikleri yol ve ellerindeki sermaye budur.
İncelik ve zarafet de sadeliği şiar edinmiş, mütevazı, yüksek gönüllü insanların kârıdır. Görünmek istemeyen insanların. Ya da tek derdi bu olmayanların.
Şehirlerin de bir ruhu vardır elbette. Ve ruhu yansıtan içinde yaşayan o şehrin sakinleridir.
Yapılara bakarak bile insanların nasıl bir zevke sahip olduklarını ve ruh inceliklerini anlamak mümkün.
Ne yazık ki şimdilerde sadece donuk taş binalar var etrafımızda. Ya biz taşlara dönüştük gitgide ya da taşlar bizi kendisine benzetti.
Oysa incelik ve zarafet, sadelik ve tevazu lazım bize her şeyden önce. Tabii bir de nezaket...
Ama ruhlar kaskatı katılaşıp, karardıkça nasıl olacak ki?
Ayşegül Eskikurt
Bizim dinimiz de bunu emretmiyor mu? Sadelik ve tevazu. Demek ki imanı kuvvetli olanlar ancak bu dediğin vasflara sahip olabilir. Allah imanımızı srttırsın ekailtmesin
YanıtlaSil