Kalbimin Nevbaharı

Hz. Ebu Zer (r.a) diyor ki; “ Ya Rasulallah, bana öğüt ver,” dedim. Allah’a karşı gelmekten sakın, çünkü o, her işin başıdır” buyurdu.
Ben: “Ya Rasulallah, bana daha ne tavsiye edersin” dedim. “Kur’an-ı Kerim’i okumaya devam et. Çünkü o senin için dünyada nurdur yolunu aydınlatır. Kıyamette de sana faydası dokunur” buyurdu. (Et.Terğib ve Terhib 3/266) 

Yine Ebu Zer (ra), Efendimizin kendisine şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir. "Ey Ebu Zer! Gidip Allah'ın kitabı Kur’an’dan bir ayet öğrenmen, senin için yüz rekat namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Ve kendisiyle amel edilsin veya edilmesin ilimden bir mesele öğrenmen, bin rekat nafile namaz kılmandan daha hayırlıdır.” İbni Mace. (Et.Terğib ve Terhib 3/279)

Ibn Mesud hz lerinin aktardigina göre onlar 10 ayet alıp iyice ezberleyip öğrenmeden diğer 10 ayeti almıyorlardı.

Hz Peygamber "Mescid, namaz kılmayanlar arasında; Kur’an-ı Kerim, fâsıkın kalbinde ya da onu okumayan birinin evinde; sâliha bir kadın kötü huylu bir adamın nikahı altında; sâlih bir erkek arsız bir kadının yanında ve âlim, onun ilminden istifade etmeyen bir topluluk arasında gariptir.” buyurmuş.

Bir başka defa da şöyle buyurmuşlardır: “İnsanlar, öyle bir zamanı idrak edeceklerdir ki, o dönemde Kur’an bir vadide, onlar da başka bir vadide olacaklardır.”

Hatta rivayetlerde, bir seferinde mescide gittiğinde iki grup gördüğü, gruplardan birinin sadece Kur'an okuduğu diğerinin de hem okuyup hem mütalaa ettiği, bunun üzerine mütalaa eden grubu tercih edip onların yanına oturduğu yer almaktadır.

Bir zamanlar doktora yaparken çok zorlandığım, daraldığım zamanlardan birinde hocalarımdan birine dert yanmıştım, hiçbir şeyim tam olmuyor, diye. Çünkü o yoğun çalışma içinde ne aileme istediğim gibi zaman ayırabiliyordum, ne dostlarıma. İnziva gibi ama değil de. Çünkü yine de dünya telaşı ile çalışmalarıma da istediğim gibi zaman ayıramıyordum. Ve her şey yarım yamalak geliyordu bana. İşte o zaman kıymetli hocam bana hayatımda aldığım en önemli derslerden birini verdi. Şöyle sordu bana: "Senin üzerinde çalıştığın şey ne? Yani materyalin ne?

Sonuçta tefsirde doktora yapan biri için bunun cevabı çok açıktı:
" Kur'an" dedim.

Bunun üzerine "O zaman Kur'an için yapılan hiçbir ameli, ayrılan hiçbir zamanı küçümseme. Kur'an için yapılan en küçük şey bile Allah katında mutlaka karşılığını bulur." dedi.

Çünkü o Kur'an'dır. Her ne kadar bazen en derinimizde hissedemesek de.

O yüzden Kur'an için yapılan hiçbir şey boşa gitmez.

Kur'an'ı baştan sona okuyup bitirmek yolculukların en güzelidir Efendimiz’in buyurdugu üzere. Ki biz buna hatim, diyoruz. Hatim her kişinin mushafı bizzat başından sonuna kadar kendisinin okumasıdır.

Kur'an 23 senede indiği için, şimdiki şekliyle, Hz. Peygamberin vefatından hemen önce tamamlanmış ve ancak o zaman ilk kez elimizdeki mushaf halini almış. Ondan önce okunurken, her sene ne kadar nazil olmuşsa onu okumuş Efendimiz ve sahabei kiram. Bizler bu açıdan şanslı mıyız bilmiyorum? Ama bildiğim o ki mushafı tam haliyle hatmekmek ancak o son seneden sonra nasip olmuş Müslümanlara.

Bir de mukabele geleneği var. Mukabele okunan hattın dinlenmesi demek. Kişi mukabele dinleyerek bizzat kendisi hatim yapmış olmasa da hatim dinleme sevabı kazanmış olur ve aynı zamanda sünnettir.

Kur'an'la alakalı yapılacak şeylerden de bir başkası da anlamı üzerinde düşünmek, araştırmak, tefekkür etmek ve öğrendiklerini hayata geçirmektir. Bu sebeple meal ya da tefsir okuyan kişi de bunun sevabını alır. 

Zaman içerisinde, insanlar kendileri Kur'an hatmi yaptığı halde, bazı zamanlarda Kur'an cüzlerini paylaşarak ortak dua sevabı alma yoluna gitmişler. Bu da ayrıca yapılan bir uygulama. Bu aralar çok soruluyor. Şeyhü'l-İslâm Yenişehirli Abdullah Efendi'nin, Behcetü’l-fetâvâ'sında yazdığı üzere, yapılan bu uygulama her ne kadar kişinin tam hatim yapması gibi olmasa da, yapılması uygundur. Yani buna belki asıl hatim denilemez fakat her okuyan okuduğu kadar sevap kazanır ve sonrasında hatim duası yapılabilir, demiş hazret. Bediüzzaman hz.lerine göre de bu şekilde paylaşılarak yapılan okumalar kişilere cemaati maneviye sevabı kazandırır. Tabi burada önemli olan kişinin bilinçli olması, kolaya kaçmaması. Tam hatim sevabı almak istiyorsa da bizzat ayrı birebir okuma yoluna gitmeli.

Nasıl olursa olsun az ya da çok Kur'an ile meşgul olana, bizzat Kur'an'ın kendisi âb-ı hayattır. Yani hayat suyu, can suyudur. Onunla meşgul olmak en güzel meşguliyettir ve O'na ayrılan zaman hiçbir şekilde boşa gitmez.

Yukarıda saydıklarımın hangisi hak katında daha değerli olur bunu bilemeyiz. Çünkü her ibadet kendi özelinde değerlidir. Ve her biri için ayrı mükâfat vardır. Allah Azze ve Celle için önemli olan, yapılan her şeyin temelinde ihlasın olmasıdır.

Ve tabii ki o yüzden en güzeli sürekli içten bir şekilde okumak, bağlanmak, bazen dinlemek, anlamak, öğrenmeye çalışmak ve hayata geçirmektir.

Yine Allah Rasûlü'nden bir dua ile bitirelim:

Abdullah b. Mesut’tan (ra) rivâyet edildiğine göre, o "Rasûlullah (sas)şöyle buyurdu” dedi:
“Bir kimseye üzüntü veya keder isabet eder de o kimse;
‘Allahım, ben senin kulunum. Yarattığın bir erkek ve bir kadının çocuğuyum. Varlığım senin elinde ve emrindedir. Hükmün, üzerimde hâkimdir. Hakkımdaki takdirin, adaletin ta kendisidir. Ben senden, sana ait olan, kendini isimlendirdiğin veya kullarından herhangi birine öğrettiğin ya da kitabında bildirdiğin veya gayb ilminde kendin için seçip gizli tuttuğun bütün isimlerin ile senden Kur’an’ı, kalbimin nevbaharı, göğsümün nuru, üzüntümün dağılmasına ve sıkıntımın ortadan kalkmasına vesile kılmanı dilerim’ diye dua ederse, Allah o kimsenin elem ve kederini giderir ve bunların yerine ona ferahlık verir.”

Bu müjdeli sözler üzerine sahâbîler: “Ey Allah’ın elçisi! Biz bu sözleri öğrenmeli miyiz? diye sordular. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Elbette, bu sözleri işitene onları bellemesi yaraşır” buyurdu. Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 391

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..