İntizar-ı Ferec.. Her Türlü Sıkıntıdan Kurtuluş Beklentisi İçinde Olma..

 وَأَفْضَلُ الْعِبَادَةِ انْتِظَارُ الْفَرَجِ “

"İbadetin en faziletlisi İntizar-ı ferectir.”

(Tuhfetul ahfezi, kitabut daavat, babu intizâr-ı ferec, c. 10, s. 17)

İzahı: Bela ve hüznün giderilmesi için Allah'a yönelip ondan yardım dilemek, şikayet yerine sabredip, kazaya boyun eğmek ve bu esnada da Allah'ın darlıktan feraha çıkaracağı düşüncesi ile ümitle beklemek en faziletli ibadetlerdendir. Nitekim hüzün de, sevinç de, keder ve sıkıntı da Allah'tandır.
...
Tirmizî’de de yer alan bu rivâyette, İbn-i Mesûd hazretlerinden nakledildiği üzere, İnsanlığın İftihar Tablosu (sas) Efendimiz, en faziletli ibadetlerden biri olarak “intizâr-ı ferec” (kurtuluş beklentisi içinde olma) konusuna dikkat çeker.

"Ferec", gam, tasa ve sıkıntıdan kurtulma; kederden, darlıktan sonra gelen sevinç, teselli, zafer anlamlarına gelmektedir.

Aynı zamanda “Ferec”, olumsuz bir olaya, duruma maruz kalınca, insanın ondan sıyrılması, o işin dışına çıkması, ondan kurtulması, ferahlaması da demektir.

Bu durum, farklı şekillerde gerçekleşebilir. Hatta değişik durumlara ya da kişilere göre, değişik şekilde “çıkış”lar ya da kurtuluşlar söz konusudur. Şüphesiz her insanın sıkıntısı ve kederi farklı, imtihanı da farklıdır. 

Mesela Hz Yusuf gibi kuyuya düştükten sonra, Hz. Yunus gibi balık tarafından yutulduktan sonra kurtulmak, Hz. Musa gibi arkada Firavun ordularıyla karşı karşıya iken denizi boydan boya aşmak, Hz. İbrahim gibi yanan ateşe düşüp yanmamak ve daha nicesi. Peygamberlerin ve sahabelerinin hayatı bunun nice örnekleriyle doludur.

Bizler de aslında kendi hayatımızda bunu çokça yaşarız. Kim bilir kaç kez daraldım, dediğimiz anlarda, Allah’ın bir yardımı, bir ferahlığı ile o sıkıntıdan sıyrılıp çıkmışızdır da, çoğu zaman fark etmeyiz. Ya da üzerinden zaman geçtiğinde anlarız ancak. 

İşte aslında o daralma anında, isyana girmeden, sabırla, sonrasını düşünüp de Allah'tan ferahlatmasını ümid etme, kurtulma adına bir beklentiye girme halidir “intizâr”.

Hatta buradan hareketle,

 اَللَّهُمَّ اجْعَلْ لَنَا فَرَجًا وَمَخْرَجًا “

"Allah’ım! Bize bir ferec, bir çıkış yolu, bir mahreç ihsan eyle.." şeklinde de dualar yerleşmiş dilimize.

Aslında insana düşen de Allah’ın izni ve inayetiyle durduğu yerde sağlam durup, halini sadece ve sadece Cenâb-ı Hakk’a -o peygamberler gibi- arz edip, bir intizâr-ı ferec içinde oturup-kalkmak ve hep o düşünce ile hayatını sürdürmeye çalışmak.

Söylemesi kolay.. Yapması zor.. Hele ki sıkıntı anında, darlıkta, hastalıkta, belki enkaz altında can boğazına gelmişken, hayatın her türlü olumsuzluğuna karşı göğüs germek, sabırla ferahlayacağı ânı beklemek çok zor.

Zor olduğu için de mükâfatı o kadar büyük. O yüzden beklediği her bir anda ibadet sevabı kazanıyor insan.

Ama bunun için sabra ermiş kullarından olmak gerekir. Sabra edebilmek için de kamil iman gerekir. Çünkü sabır silahı sıkıntı, musibet anında ortaya çıkar. İman ne kadar güçlü ise sabrın gücü de o kadar büyük ve etkili olur. İman zayıfsa eğer insan bir an beklemeye bile tahammül edemeyebilir. Bu da kişiyi isyana bile götürebilir ne yazık ki.

Sonuç olarak denilebilir ki İntizâr-ı ferec, ibadetlerin en faziletlilerinden biridir; fiilî ve kavlî duaya sarılıp sabr-ı cemil ile kurtuluş bekleyenler ise Rableri katında her an ibadet ediyormuş gibi mukabele göreceklerdir.

وَأَفْضَلُ الْعِبَادَةِ انْتِظَارُ الْفَرَجِ “

"İbadetlerin belki en faziletlilerindendir, intizâr-ı ferec.” şeklinde geçen rivayette, cümlede hazf-ı icaz olmasının da manayı daha bir etkili kıldığı ifade edilir.

Bu sebeple rivayeti mana olarak, "belki ibadetlerin en faziletlilerinden bir tanesi de “intizâr-ı ferec”dir," şeklinde anlamak mümkündür.

Bu aynı zamanda ümidi diri tutmanın ve kalbi isyandan korumanın en güzel yoludur.

Yüce kitabımız Kur'an bunu bize Hz. Yakub'un diliyle öğretir. Kardeşleri Yusuf'un başına gelenleri anlattıklarında, o şöyle cevap vermiştir:

"Allah'ın rahmetinden asla ümidinizi kesmeyiniz. Çünkü kâfirler güruhu dışında hiç kimse Allah'ın rahmetinden ümidini kesmez."
Yusuf, 87

Şüphesiz Allah ne zaman bir darlık vermişse, sonunda ferahlık da nasip etmiştir. Hatta belki de darlık dediğimiz, sıkıntı dediğimiz şey bizim hayrimizadir. Ama o hayrın farkına varabilmek için, sabretmek, ümitle beklemek ve dua dua yalvarmak gerekir.

Öyleyse biz de sıkıntılarımız için elimizin yetmediği yerlerde, Rasûlü'nün (sas) diliyle, bize öğrettiği şekilde Alemlerin Rabbine yönelip, ümid ederek, vaz geçmeden dua dua yalvaralım: 

"Merhameti sonsuz Rabbimiz. Sıkıntılarımızı izale buyur ve bizi içinde bulunduğumuz gamdan, kederden kurtar. En yakın bir zamanda biz aciz kullarına nezdinden bir ferec ve mahrec (çıkış yolu ve ferahlık) nasip eyle." İbn Mâce, "Dua", 2
Amin..

Ve insan..
Şu hayatta ümit ettiği kadardır...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..