Rabbim Elbette Yeter
Bazen içimden haykırmak, bağırmak geliyor birilerine.
Bazen de bela okumak..
Bazen gerçekten beynimin guddeleri uyuşuyor insanların beyinsizce yapıp ettiklerine, atıp tuttuklarına.
Sanki göremiyorum, duyamıyorum, hissedemiyorum uyuşmaktan.
Bir yorganı kafama çekip her şeyi unutmak, yapılan bütün haksızlıkların üstünü örtmek istiyorum.
İnsanların had bilmezliği, vurdumduymazlığı, halden anlamayışları, görmezden gelmeleri ve daha nicesi üzüyor da üzüyor. Ne yaman bir imtihanmış şu Dünya, diyorum sonra.
Öfke tam ete kemiğe bürünüp beni kendine esir edecekken, boğazıma düğümleniyor. O öfkeyi kusmakla kusmamak arasında çaresiz kalıyorum.
Ve zihnime Rabbimin kutlu beyanı geliyor bir anda, oradan inip, ılık ılık kalbime dokunuyor:
"O müttakîler ki bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar, kızdıklarında öfkelerini yutar, insanların kusurlarını affederler. Allah da böyle iyi davrananları sever."
Ali İmran, 134
Hani sevsin, diyordun?
Hani iyi bir kul olmak istiyordun? İşte sana yolu, işte bir fırsat, diyor derinlerden bir ses. Yap o zaman...
Takılıyor öfke boğazımda. Bir aşağı, bir yukarı. Ne yutabiliyorum, ne çıkarabiliyorum. Nefesim tıkanıyor. Soluksuz kalıyorum.
Allahım ne kadar zor, kendine hakim olmaya çalışmak. Çıkmaya ramak kalmışken, onu yakalayıp gerisin geri döndürmek. Çıksa rahatlar mıyım ki? Ama ayet öyle demiyor.
Sonra diyorum ki nefsime..
Öfken kadar güçsüzsün aslında işte. Öyle ya.. Ne diyordu Söz Sultanı (sas):
“Gerçek babayiğit, güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olabilen kimsedir.” (Buhârî,102; Müslim, 108)
Öyleyse, dur da bir düşün.
Madem her şeyi senden daha iyi gören ve bilen Allah var. O sağır da değil. Her şeyi duyuyor. Güçsüz kuvvetsiz, aciz de değil.
Her şeyin sahibi olan da O. Kalplerin künhüne vâkıf olan da.
Hak olanı da, olmayanı da elbet biliyor.
Sen sadece sabret.
Elini kalbine koy.
Derin derin nefes al, bekle ve rahatla.
Ve gerçekten inanıyorsan, her şeyi akışına değil, sahibine, Allah'a bırak.
Bir gün gelecek, seni, öyle akla hayale gelmeyecek şekilde sevindirecek ki, sen bile şaşırıp kalacaksın.
Seni üzenlere reva gördüğü cezaya gelince, belki de acıyacaksın maruz kaldıkları acınacak hallerine. Rabbimden hak talep etseydim bile, bu kadarı olmazdı, diyeceksin belki de..
Unutma ki Rab katında insan kalbi, Kâbe kadar değerlidir. Onu yıkan kaç kez Kâbe yıkmış gibidir, diye geçmiyor mu rivayetlerde.
Öyleyse gel yükünü yere bırak.
İnsanların yapıp ettikleri, atıp tuttukları, kinle, öfkeyle, nefretle söyledikleri seni üzmesin.
Bırak ve sadece "De ki: "Öfkenizden ölün! Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü bilir."
Ali İmran, 119
Tek bu kelam yeter de artar bile.
Çünkü Allah seni biliyor. Göğsündekini de biliyor.
Ve unutma..
“Gereğini yerine getirmeye gücü yettiği hâlde, öfkesini yenen kimsenin kalbini Allah, emniyet ve îmanla doldurur.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 3; Tirmizî, Birr, 74)
Üzüleceksen sadece ve sadece kendi kulluğun için endişe edip üzül. O emniyet ve imanı elde edemediysen, işte oturup ona ağla. Kızacaksın da nefsine kız, seni her köşe başında günaha sürüklediği, Rabbinden koparmaya çalıştığı için. Henüz vakit varken, takva boyası ile boyanmaya bak. Çünkü hesap hiç kolay değil.
Zaten dünya hayatı dediğin de ne ki?
İşte geldik, gidiyoruz..
Elimizdeki tek şey şu an. O da bir an.
Allah sorsun hakka girilen her bir canın hesabını. Rabbinden bulsunlar ettiklerinin karşılığını.
Yetmez mi?
Yeterde artar canım benim allahim seninledir yeter opuyorum
YanıtlaSil