Emanet


Kız çocuklarının içinde hep bir bebek sevme arzusu var. Rabbim o duyguyu küçük yaşlardan itibaren koymuş içine. Ben de severdim hem bebek sevmeyi hem de oyuncak bebeklerle oynamayı. Hatta lisede bile oynadığımı hatırlıyorum. 

Miniğimi elime aldığımda da henüz 24 bile olmamıştım. Ne yapacağımı nasıl davranacağımı bilmeksizin.

O gelmeden önce, zannediyordum ki içim bir anda müthiş şefkat hisleri ile dolacak ve bulutların üstünde uçacaktım. Pastel renkli, pembe, beyaz, mavi, yeşil bir evcilik oyunu gibiydi sanki hayalimde kurduklarım.

Ama her şeyden öte iyi bir anne olmalıydım ve bana lutfedilen bu küçük emanete sahip çıkmalıydım. O yüzden minik misafirim gelmeden önce, bebek bakımı, çocuk eğitimi hakkında ne bulduysam okudum kendimi bilgilendirmek için.

Fakültede iken din eğitimi en çok sevdiğim daldı. Hatta uzmanlaşmak bile istiyordum. Ama hayat başka türlü devam etti benim için. Hocama üzüntü ile söylemiştim, uzmanlaşma isteğimin şimdilik mümkün olamayacağını. Cevabını hiç unutmuyorum. "İyi bir eğitimci olmak için önce iyi bir anne olmak gerekir" demişti.

Ne kadar haklı olduğunu yaşayarak öğrendim. Teoriyi pratiğe uygulamak hiç de kolay değilmiş meğer.

Nitekim iyi bir anne olmanın yollarını bulmalıyım derken, bir anda daha önce tatmadığım acılarla boğuşmak zorunda kaldım. Arkasından uykusuzluk ve yorgunluklar. Lohusalık döneminin depresif halleri. Nereden çıktı bu çocuk, diye istemsizce baktığım zamanlar. Kimse ses yapmasa da biraz daha uyusa ve beni rahat bıraksa diye düşündüğüm anlar.

Yine de şanslıydım, çünkü yanımda bana destek olan bir ailem vardı.

O kadar zor günlerdi ki o ilk günler. Zannediyordum ki hep öyle kalacak, öyle devam edecek. Ama öyle olmadı tabii ki.

Büyüdükçe değişti. Değiştikçe daha da bağlandım ona. Gülücükleri, hareketleri, konuşma ve yürüme gayretleri hepsi ne kadar güzeldi.

Şimdi geriye dönüp baktığımda o mu beni dünyaya getirdi, yoksa ben mi onu, hangimiz hangimizi büyüttü, diye düşünüyorum içten içe.

Zira onunla hayatı tanıdım, olgunlaştım. Her şeyin ilkini onunla tattım. Acemiydim, yanlış yapa yapa öğrendim. 

Doğru bildiklerim uğruna toplumun kabullerinin dışına çıktım çoğu kez. Tek istediğim onu özü, sözü ve içi güzel bir birey olarak yetiştirmekti. 

Aşırı korumacı, sahiplenen bir anne olamadım hiç. Küçük de olsa bir bireydi o benim için. Düştüğünde, hata yaptığında tek yapmam gereken destek olmaktı.

Varlığına değer verdim. Kimseyle kıyaslamadım. Kimsenin önünde aşağılamadım ve aşağılanmasına izin vermedim. Seçimlerini önemsedim.

Sadece rehberlik yaptım elinden tutup. Ama hayatı boyunca dürüst olmayı, kibar olmayı, nazik olmayı, kimseye zarar vermemeyi telkin etmeye çalıştım. İnsan olmanın her şeyden önemli olduğunu, para makam ve mevkinin sadece dünyada kalacağını öğrettim. Yarış atı olmasına izin vermedim. Ve hayatın zor olduğunu, bazen de yaşayarak bizzat öğrenmesine izin verdim.

Yeri geldi üzüldüm, ağladım tıkanıp kaldığımda. Yeri geldi sevindim. Düşe kalka öğrendim anneliği.

Bazen her şeyi bırakıp oturup oyunlar oynadım onunla. Bazen mutfakta yemekler yaptık birlikte. Bazen sohbet ettik ve En Güzeli anlattım ona her seferinde güle oynaya. 

Bir gün baktım ki benim en yakın sırdaşım, arkadaşım oluvermiş.

Dış sesler "Aa erkek çocuk mu? Tüh, erkek kız gibi olmaz.. Bir de kızın olsaydı.. Yaa vah vah bir kızın bile mi yok.." dedikçe Allah bana iki erkek çocuk daha lutfetti.

( İç ses: Sanki yazılı dilekçe ile başvuruyoruz da.. bilseler ne büyük isyana girdiklerini bu sözlerle aslında.)

Dış sesler hep konuşup durdu ilk yavrumu kucağıma aldığım günden bu yana. Ne kadar rahat, meraksız, endişesiz bir annesin diyen ya da ima eden de oldu, erkek çocuklarının içinde nasıl dayanıyorsun, diyen de.. Erkek kız gibi olmaz, sana bakmaz çeker gider, diyenler de.. 

Hiçbirini duymadım. Sadece beklentisiz annelik yaptım onlara, olması gerektiği gibi. Benim gibi düşünen niceleri gibi. Elimden geldiğince, hür fikirlerini zedelemeden..

Hayallerinin peşinden koşmayı öğrettim.. Ânı yaşamayı, kimseye minnet etmemeyi.. Burada değil orada kazanmanın önemli olduğunu...
Çok eksiğim de oldu elbette.. Yeri geldi özür de diledim bilmeden yanlış yaptıklarım için...

Ve bir gün baktım ki...
Hem fikren hem de kalben ve ruhen benim yanımda sıralanıvermişler fark etmeden..

Ve ben o zaman anladım ki.. Annelik sadece bebek sahibi olmak değilmiş.

Annelik emek vermek, anlamak, elinden tutup yol göstermek ve sonucu En Güzel'e havale edip beklemekmiş ..

Annelik bir cana, bir gönüle dokunmakmış.
Annelik bir cana can katmak, varlığa şefkatle bakmakmış. Varlığı O'ndan bilip sevebilmekmiş.

Emanete, senden alınacağı zamana kadar da gözün gibi bakabilmekmiş meğer..

Rabbim! Son nefese kadar emanetinde emin kıl..

Düştüğüm yerde Sen tutup kaldır.
Hataya, yanlışa meylettiğimde Sen yolumu göster.

Emanet verdin. Verdiğini üstünlük vesilesi değil göz aydınlığı kıl. Ve kalplerine giden yolları aç bizlere...

Ayşegül Eskikurt

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..