Sınav


Sabah okuduğum bir ayet derin derin düşündürdü beni.

Farklı meallerle karşılaştırmalı olarak not ettim buraya Furkan Sûresi'nin 20. âyetini:

"Biz sizi birbiriniz için bir sınav (fitne) yaptık. (Sizin bir kısmınızı, diğer bir kısmınızla denemekteyiz ki bakalım) sabrediyor musunuz? Rabbin, (herşeyi) görendir."
Süleyman Ateş 

"Biz birinizi diğerinize belâ ve mihnete sebep kıldık. Bakalım siz buna katlanabilecek misiniz? Rabbin hakikati görür, ona göre ceza verir."
İsmail Hakkı İzmirli

"Biz, kulluk ve ibâdet konusunda sabır ve sebat gösterebilecek misiniz diye, iyilerle kötüleri karşı karşıya getirerek sizin bir kısmınızı diğerleriyle böyle imtihân ediyoruz. O hâlde, ey hak yolunun yolcusu! Bu dünyada karşılaştığın zorluklar seni yıldırmasın! Bıkıp usanmadan Allah yolunda mücâdeleye devam et! Unutma ki, Rabb’in her şeyi görmektedir. Dolayısıyla, O’nun yolunda gösterdiğin samîmiyet ve bağlılığın mükâfâtını sana tam olarak verecek, zâlimleri de hak ettikleri cezaya çarptıracaktır."
Mahmut Kısa (Açıklamalı meal de diyebiliriz bu sonuncusuna)

Ayette geçen fitne, her ne kadar imtihan, sınav mânasına gelse de, kelime olarak ayrıştırma mânası da taşıdığını söylüyor kaynaklar. Nitekim altının cevherini posasından ayırmak maksadıyla potada eritme işlemi için de kullanılan bir kavramdır fitne. 
Aslında tam da sureye isim olan furkânı çağrıştırmaktadır bu yönüyle. Zira Furkân ile gönderilen rasuller de insanlık dünyasının cevheriyle cürufunu ayrıştırmak için gelmişlerdir, diye geçer tefsirlerde.

Hak ile batılı ayırt eden mânasına gelen Furkân aynı zamanda Kur'an'ın isimlerinden biridir. Kur'an doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini birbirinden ayırt eder, hak ile batıl olanı ortaya koyar.

İşte fitne yani imtihan da böyledir. Başa gelen sıkıntılar, maruz kalınan imtihanlar insanın içindeki cevheri ortaya çıkaran sebeplerdir bir bakıma.

Dünya denilen şu sınav yerinde çeşit çeşit, renk renk de sınav çeşidi vardır. Her insanın sınavı da kendine özeldir. Kimseninki kimseye benzemez. 

Sağlık, mal, mülk, kazanç, kariyer, bilgi, inanç, zaman vs. hepsi birer sınav unsurudur. Ama insan için bir başka sınav daha vardır ki en zorlarından biridir. İnsanın insanla olan sınavı.. 

"Biz sizi birbiriniz için sınav yaptık..."
Okudum.
Bir daha okudum. Bir daha...

Sürekli gördüğüm, duyduğum can acıtıcı haberlerden, insanların halinden, tavrından, umursamazlığından, hayasızlığından, liyakatsizliğinden, nezaketsizliğinden içim daralmıştı gerçekten.

Bana dokunmasın başkası önemli değil, ben kazanayım başkası önemli değil, benim canım acımasın başkası önemli değil diye düşünenlerin eliyle, sorumsuzluğuyla bir bir sönen hayatlar, solan tebessümler..

Bazen bir maganda kurşunu, bazen alkollü bir sürücü, bazen depreme dayanıksız yapılan bir bina, bazen uyulması gereken kural ihlalleri, bazen insanlıktan nasibini almamış birinin tacizi, şiddeti, öfkesi, farkında olmadan gelip dokunuyor hayatımıza, bize ve sevdiklerimize.

Ben iyi olayım, yeter, demenin de bir lüksü yok. Altta yanan yangın, üsttekini de yakıp geçiyor zira. İyilik nasıl güzelliklere vesile oluyorsa, kötülük de ağ gibi sarıyor etrafımızı. Senin bir sorumsuzluğun, ihmalin, bana ne ki, demen bile, gün gelip seni de içine alıp yakabiliyor ateşiyle.

İmtihanın bir rengi de burada açığa çıkıyor belki. Bu sınav sana acı bir şekilde dokunduğunda ya da kendini bilmez, cevher olamamış, özünde kömür olanlarla iç içe yaşamak zorunda kaldığında içinde bir isyan dalgası beliriyor ister istemez. Beynin uyuşuyor, için daralıyor, dilin susuyor. Neden, soruları geliyor dilinin ucuna. Neden insanlar böyle...? Yığınla soru hücum ediyor ama cevap bulamıyorsun..

Sonra bir ayet hatırlatıyor sana, ötelerden ab-ı hayat üfler gibi:
"Biz sizi birbiriniz için sınav yaptık..."

Ta ki, iyi ile kötü birbirinden ayrılsın diye. Kıymetli olanla değersiz olan belli olsun diye. İçinde kötülük saklayanlar açığa çıksın, iyiliğe memur olanlar da daha çok mükâfat kazansın diye.

Ama çok acı insanın insanla olan bu sınavı. Katlanabilen kurtulur, diyor. Oysa dayanması çok zor. İsyan etmekle etmemek arasında ince bir çizgide kalıyor insan ister istemez. İsyan etmeden katlanabilmek. İsyan etmeden hesap sorabilmek. İsyan etmeden hataları fark edip ders alabilmek, isyan etmeden kötülüklere duvar, iyiliklere ise medar olabilmek. Tek kişi kalsan bile, dişini sıkıp da doğru olanı savunmak ve hakikate ayna tutabilmek. Haksızlığa dur, diyebilmek. Mü'min olabilmek..
Zor.. Çok zor.

Ve tam da, ismi Furkân olan sûrenin sonunda, birbirleri ve kendileri ile olan bu zor sınavı geçenlere ithafen şöyle sesleniyor Alemlerin Rabbi:

"Evet, her kim içtenlikle tövbe eder ve ardından güzel davranışlar ortaya koyarsa, muhakkak o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah’a dönmüş olur.

Onlar ki, yakın dost ve akrabalarının cezalandırılması söz konusu olsa bile, asla hem yalana şahit olmazlar hem de yalancı şahitlik yapmazlar; boş ve yararsız işlerle uğraşan kimselerle karşılaştıklarında, onları yararlı işlere yönlendirmeye çalışırlar; bunu yapamadıkları takdirde, Müslümana yakışan edepli ve onurlu bir tavırla oradan uzaklaşırlar.

Onlar ki, Rab’lerinin ayetleri kendilerine hatırlatıldığı zaman, onlara karşı kör ve sağır kesilmezler. (Bâtıl önyargıları, anlamsız gurur ve kibri bir tarafa bırakır ve Kur’an’ı doğru değerlendirmeye çalışırlar. Allah’ın ayetlerini okurken veya bir başkasından dinlerken onu anlamaya çalışır, üzerinde düşünüp öğüt ve ibret alırlar.) Kör veya sağırmış gibi, ayetlerin anlamı üzerinde hiç durmadan, öylesine okuyup geçmezler.

Onlar ki, “Ey yüce Rabb’imiz!” diye yalvarırlar, “Bize, yüzümüzü güldürecek, gözümüzün aydınlığı olacak tertemiz eşler ve çocuklar bahşet ve bizi dürüst ve erdemlice yaşayan, çirkin davranışlardan sakınan kimseler için, dünyada Sana kul olma, iyilik ve güzellikleri yayma konusunda örnek ve öncü kıl!”

İşte onlara, hak yolda sabır ve sebat göstermelerine karşılık, kendilerine cennetin üstün sarayları verilecek. Oraya selâmla, hürmetle buyur edileceklerdir. Hem de devamlı kalmak üzere oraya gireceklerdir. Orası ne güzel varış yeri, ne güzel bir yerleşim yeridir! 

De ki: “Duanız (ibadetiniz) olmazsa Rabbim size ne diye değer versin ki? Ama siz, ey inkârcılar! Size bildirdiklerimi yalan saydınız, artık bu günahtan yakanızı kurtaramayacaksınız. ”
Furkan 71-77

Ayetlerde bahsedilen mü'min özellikleri ne kadar dikkat çekici. Dua da bu minvalde zaten. Adeta söylenenler için tamamlayıcı olmuş.

Keşke orada yazılanların azıcığını bile kendimize davranış haline getirebilseydik. Keşke gerçek mü'min ahlakına sahip olabilseydik.

Ve herkes kalbindeki iman ve sahip olduğu ameli salih kadar değerli Hak katında.. 

Hepimiz birbirimizin sınavıyız vesselâm.
Umarım orada birbirimizin yakasına yapışan değil, elinden tutup güzelliklere yürüyenlerden oluruz.

Yorumlar

  1. Amin 🙏🏻 ruhunuza sağlık ❤️

    YanıtlaSil
  2. Amin ecmain kalemine sağlık hocam ❤️🌹❤️❤️🤲🤲

    YanıtlaSil
  3. İnşallah allahim sabırlar versin inşallah canim benim

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..