Kırık Dökük


Düşe kalka yürüdüğümüz şu hayat yolculuğunda herkesin imtihanı, payına düşeni farklı farklıdır.

Kimine düşen çileli bir hayat, kimine düşen acı, yokluk, kimine de gamdan uzak, dünya nimetleri yönünden dolu bir hayat..

Bu bizim karşıdan gördüğümüz. Oysa bazen nimetler içinde nice sıkıntılar, sıkıntılar içinde ise nice güzellikler saklıdır görebilen için.

Şu hayatta gördüğüm belki en çileli hayatlardan biriydi canım Şenay ablamın hayatı.

Daha küçücükken o da aynı benim gibi babasını kaybetmiş, gencecik anneciğine yoldaş olmuştu o küçük yaşında. Ona baktıkça ben de kendimi teselli ederdim çocuk aklımla. O da benim gibi, derdim hep.

Sonrasında güzel bir yuvası ve yavruları olmuş fakat dünyanın en büyük sınavlarını vermişti yıllar içinde.

Hayatı hastane köşelerinde geçmiş, o kadar maddiyat içinde acziyeti derinden yaşamış canım ablam. Çok büyük ameliyatlar atlatmış, kaç kere ölümle yaşam arasında gidip gelmiş.Zaman içinde gencecik evladının elinde eriyip gitmesine şahit olmuş, sonrasında uzun bir süre annesine bir bebek bakmış, arka arkaya annesini ve eşini kaybetmiş. Koronada günlerce yoğun bakımda kalmış. En sonunda Antakya depremini yaşamış, evi yerle bir olmuş. Bir çok yakınını depremde kaybetmiş.

Şenay abla deyince hep o çileler aklıma gelir. Fakat benim yanımda onu asıl değerli kılan, bütün bunlara rağmen içindeki yaşama sevinciydi. Bir kere bile yaşadığı hayattan şikayet ettiğini duymadım. Aksine o bize teselli verir, sabrı öğütlerdi. 

Olayları gülerek karşılardı hep. Hep bi neşe, hep hayat doluydu. Depremde evimiz komple gitti, bir iğne bile alamadık, derken bile gülerek anlatıyordu.

Ama belki de bize öyle gösteriyordu kim bilir. Zaten sonrasında iç dünyası o kadar zedelendi ki, solunum yetmezliğinden beyin küçülmesine kadar bir çok sebeple defalarca yoğun bakımda kaldı.

Bana onu nasıl bilirdin, diye sorsa Rabbim, cömertti, derdim. Canım ablam, hayatımda gördüğüm en cömert insandı. Sofrasından tabak, ocağından tencere eksik olmazdı. Karnını tıka basa doyurmadan bırakmazdı. Ağızdan çıkanı getirip önüne koyardı. Onun cömertliğinden nasibini almamış insan azdır gerçekten de. O bütün mahallenin, herkesin Şenay ablasıydı.

Bana gelince..
O benim ablam, teyzem, büyük kuzenim, anne yarım, çocukluğum, gençliğim, hayatımın en önemli parçalarından biriydi.

Ben onu çok severdim ama o da beni bir başka severdi. Hatta bana olan sevgisinden dolayı kızına benim ismimi verdiğini her defasında söylerdi. Uygun görürse, gelinliğimi onun evinde çıkarıp öyle İstanbul'a gitmek istediğimi söylediğimde, nasıl da sevinmiş, evime gelin geliyor, diye dünyanın ikramını hazırlamıştı.

En son, Ramazandan bir süre önce memlekete gittiğimde görmek nasip oldu. Beni görünce çocuklar gibi sevinip ellerini çırparak, Ayşe gelmiş, demişti de nasıl duygulanmıştım. Zaten ondan sonra da yine hastalanmış ve en sonunda yoğun bakıma alınmıştı.

Hayat çok uzun gibi gelse de aslında ne kadar kısa. Bir göz açıp kapama kadar. Bir varsın, bir yoksun. Hatıralar kalıyor sadece arkada. Bir de bıraktığın izler. Her anın kıymetini bilmeli o yüzden insan. Hepimiz misafiriz aslında. Her ölüm bunu bize tekrar hatırlatıyor. Ve elbette inanan için yeniden uyanma ve yeniden çiçek açma zamanı.

Canım ablam bugün dünya hayatını tamamlayıp ötelere uçtu. İnşaallah, umulur ki onun için düğün günü olsun. Ben ondan razıydım Rabbim de razı olsun. Ben onu severdim, Rabbim de sevsin.
Hz. Rasûl'ün (sas) duası onunla olsun..

«Allâh’ım! Onu bağışla, ona rahmet et, onu azap ve sıkıntılardan koru, kusurlarını affet! Cennet’ten nasîbini ihsân et! Gireceği yeri (kabrini) genişlet!

Onu suyla, karla ve buzla yıka! Beyaz giysileri kirden (ve pisten) temizler gibi onu günahlarından arındır!..

Onu Cennet’e koy, kabir ve Cehennem azâbından koru!»” (Müslim, Cenâiz, 85)
Amin

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Güzel Mevsim

Mükâfat Beklentisi

Bir Veda.. Bir Muhasebe..