Sureti Sirete Evrilenler
"Biz onlara, “Aşağılık maymunlar olun” demiştik. Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret kıldık..”(Bakara, 2/65-66)
Hiç düşündün mü?
Bir sabah kalkıyorsun, aynaya bakıyorsun ve bir anda afallıyorsun. Gözlerine inanamıyorsun. Gözlerini kapatıp açıp tekrar bakıyorsun, defalarca. Hep aynı, değişmiyor görüntü.
Aynada gördüğün başka bir şey, bakan sensin ama aynada gördüğün, bildiğin, aşina olduğun o yüz değil. Bu mümkün değil, gerçek olamaz, diyorsun..
Gregor Samsa'nın böceğe dönüştüğü hikayesi geliyor aklına. Hep ilginç gelmişti okurken ama gerçek olabileceğini hiç düşünmemiştin.
Oysa senin sen olarak var olman, Allah'ın bir sanatı ve mucizesi olduğu gibi seni bir anda farklı bir surete ya da sirete dönüştürmesi ya da dönüştürebilmesi de yine O'nun mucizesi.
Öyle ya.. "Şüphesiz O yaratmanın her türlüsünü bilir." Yasin, 79
..
Yazının başında yer ayetler, bir zamanlar maymuna döndürülen insanlar, gerçekten de çoğu zaman aynaya baktığımda aklıma gelir. Ya suretim aynı değilse, diye. Bir kez olan yine olabilir çünkü. Sonuçta ben de, bu beden de O'nun. Sonra şükrederim. Hâlâ ben, aynı ben olduğum için.
Bu hadise için çoğu alimler bizzat gerçekleşmiş derler. Bazıları da manen olabilir demişler. Açıklaması geniş bir şekilde aşağıda mevcut, okumak isteyenler için. Tabii ki en doğrusunu Yaradan bilir.
Ama insan bir düşünmeli yine de. İbret almak için illa suretin değişmesi mi lazım? İçi tamamen insanlıktan çıkmış, sireti canavara dönüşmüş niceleri var aslında.
Mesela küçücük bebeklere, hayvanlara, bitkilere acımayanlar..
Kendi çıkarları için yeryüzünde her türlü bozgunculuğu yapıp dünyanın düzenini alt üst edenler.
Kendileri zenginlik, şatafat içinde, yaşarken, bir lokma ekmeğe muhtaç olanlara gözlerini kapatanlar.
Emellerine ulaşabilmek adına her türlü yolu mubah görenler.
İnsanları köleleştirmeyi ve onlara türlü eziyeti kendilerine hak sayan sözde güçlüler.
İkiyüzlüler..
İçleri kinle nefretle dolu olanlar..
Birilerine yaranmak için yalakalık yapanlar..
Hırslarının gözlerini kör ettiği kişiler ve daha niceleri..
Görünürde, sureta insan olsa da gerçekte insan mıdır acaba?
İçleri dışlarına çevrilse nasıl bir manzara görürdük kim bilir? Korkar mıydık yoksa gördüğümüz canavardan ya da mahluktan?
Ve aslında hepimizin içinde uyuyan bir canavar yok mu? Nefis adlı canavar.. İstediğini verdikçe şımaran, daha da fazlasini isteyen, hiç doymayan, kendini herkesten üstün zanneden ve her fırsatta kendini haklı çıkarmayı vazife bilmiş bir nefis.. Orada işte..
Kim kendinden emin olabilir ki?
"Doğrusu, ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü Rabbimin merhamet edip korudukları hariç, nefis daima fenalığı ister, kötülüğe sevk eder." buyurmadı mı Allah’ın Nebisi. (Yusuf, 53)
İnsanların gerçek yüzü burada olmasa bile elbette mahşer gününde açığa çıkar. Bazı rivayetlere göre insanların bedeni işledikleri günahlara, cürümlere göre şekillenir. Yani içler dışa evrilir o gün.
Nitekim Muaz b. Cebel, Hz. Peygamber'e (sas) “Sûr'a üflendiği gün, bölük bölük Allah'a gelirsiniz.” (Nebe, 78/18) mealindeki ayette geçen bölük bölük haşir meydanına gelmenin tefsirini sormuş ve aldığı cevabı da bize bildirmiştir:
“Ey Allah'ın Rasûlü, dedim. Yüce Allah'ın: 'Sûra üfürülecek olan o günde, siz de hemen bölük bölük geleceksiniz.' buyruğu hakkında ne dersin?” Peygamber aleyhissalatü vesselam şöyle buyurdu:
"Ey Muaz, sen gerçekten çok büyük bir iş hakkında soru sordun." Sonra gözlerinden yaşlar akıtarak şunları söyledi:
"Ümmetimden yüce Allah'ın Müslüman cemaatlerinden ayrı tutup, suretlerini değiştireceği on sınıf, ayrı gruplar halinde haşredilecektir. Bunların bir bölümü maymun suretinde, bir bolümü domuz suretinde, bir bölümü de ayakları yukarıda ve yüzleri üstünde sürüklenecek şekilde baş sağı dönmüş, bir bölümü nereye gidip geleceğini bilemeyen kör, bir bölümü akledemeyecek şekilde sağır ve dilsiz, bir bölümü dillerini çiğneyecek şekilde ve dilleri göğüslerine kadar sarkmış, ağızlarından akan salya irin olarak akacak, orada toplanmış olan herkes kendilerinden tiksinecek, bir bölümü el ve ayakları kesilmiş olacak, bir bölümü cehennemden kütükler üzerinde haça gerilmiş olacak, bir bölümü leşlerden daha kötü bir şekilde kokmuş olacak, bir bölümü ise derilerine yapışmış ve onlara bütün vücutlarını örtecek şekilde katrandan elbiseler giydirilmiş olacaktır."
"- Maymun suretinde haşredilecek olanlar, insanlar arasında laf alıp götürenler olacaktır.
- Domuz suretinde hasredilecekler ise, haram yiyenler ve haksız vergi toplayanlardır.
- Başları ve ayakları ters yüz edilmiş olanlar, faiz yiyicileridir.
- Körler, verdikleri hükümlerde zalimlik edenlerdir.
- Sağır ve dilsiz olanlar, amellerini beğenen ve onlara bel bağlayanlardır.
- Dillerini çiğneyenler, sözleri davranışlarına uymayan ilim adamları ile kıssa anlatıcılarıdır.
- El ve ayakları kesilmiş olanlar, komşularına eziyet verenlerdir.
- Ateşten kütükler üzerinde haça gerilmiş olacaklar, iyi insanları zalim yöneticilere ihbar edenlerdir.
- Leşlerden daha kötü kokacak olanlar, şehvet ve lezzetlerinin sefasını sürenler ve mallarındaki Allah'ın hakkını engelleyenlerdir.
- (Katrandan) elbiseler giyinecek olanlar kibirliler, övünenler ve büyüklenenler olacaktır."
(bk. Suyuti, ed-Dürrü'l-Mensur, 7/393; Kurtubi, el-Cami li ahkam, ilgili ayetin tefsiri)
İnsan olmak ya da insan kalmaya çalışmak ne kadar zor. Hele içinde sürekli kaynayan bir nefis varken..
Gerçekten de bir gün kalktığımızda yüzlerimizi öyle görsek ne olurdu?
Peki ya içimiz?
Belki de biz farkında olmadan, o surete çevriliyordur içimiz. Geri dönülmez bir şekilde hem de..
Her gün bir manevi uzvumuz başka bir şeye evriliyordur belki de.. Ruhumuzu kirletiyoruzdur her geçen gün, gitgide..
Kim bilir?
Âlemlere rahmet ve her konuda bize rehber Rasûlullah (sas) Efendimiz aynaya baktıkları zaman şöyle dua edermiş:
“Yaratılışımı ve huyumu güzel kılan, başkalarındaki çirkinliği benden uzak kılıp beni güzel yapan Allah’a hamd ederim.”
(Beyhakî, Şuab, IV, 111)
Ayna bize en güzelin kim olduğunu söylemez elbet masaldaki gibi. Lakin her insan O'nun isimlerinin ayrı bir tecellisi..
Yine de her bir görüntü aslında içtekinin bir yanılsaması değil mi?
Ya aynalar dışımızı değil de içimizi gösterseydi, yine de bakmaya cesaret edebilir miydik? Muamma...
Bizi en güzel şekilde Yaratan Rabbim, dışımızı da, içimizi de güzel eylesin....
Vesselâm...
...
-Bahsi geçen ayetlerin kısa tefsiri:
Medyen'de bir rivayette Eyle'de ikamet eden İsrailoğullarından bir kabile bu yasağa uymadılar. Bir sahil kasabası olan burası senenin yalnız bir ayında her taraftan gelen balıklarla dolardı. Hattâ balıklar o kadar çok olurdu ki, suyun yüzü görünmez hale gelirdi. Diğer aylarda böyle bir durum görülmezdi. Bu durum haftanın cumartesi gününde olurdu. Diğer günlerde gittiklerinde en küçük bir balık dahi bulamazlardı. Bununla Cenab-ı Hak onları imtihan ediyordu.
Cumartesi günü biriken bu balıklardan istifade etmek için Yahudiler hileye başvurdular. Denize yakın yerlere göletler yaptılar, denizden de oraya kanal açarak balıkların cumartesiden göletlere girmelerini sağladılar. Göletlere biriken balıkları pazar günü avlamaya başladılar. Bunu önceleri gizli yapıyorlardı, sonradan gün geçtikçe bu işi açıktan da yapmaya koyuldular. Hatta çarşı, pazara getirip satmaya bile başladılar. İçlerinden Bakiyye kabilesi bu işi yapanları ikaz edip, Allah'ın yasakladığı bu işi yapanların bir felâketle karşılaşacaklarını, hırsla yaptıkları hilekârlığın kötü akıbetini göreceklerini söyledi.
Bu ikazlara karşı "Biz bu işi uzun zamandan beri yapıyoruz. Allah işimizi rast getiriyor. Bu zamana kadar bir felâketle karşılaşmadık." diyorlardı. Fakat yine de kendilerine gelebilecek bir âfetten endişe ediyorlardı. Kötü bir âdet haline gelen bu işi çocukları devam ettirdiler. Derken, Bakiyye kabilesi halkı bir sabah kalktıklarında onlardan kimseyi göremediler. Başlarına bir felâketin geldiğini sezdiler. Evlerine bakmaya gittiklerinde kapılarını kilitli buldular. İçeri girdiklerinde hepsini maymun şekline girmiş olarak gördüler. Hepsi de maymun olmuştu. Kadın ve çocuklar bile aynı şekle girmişlerdi. Bunlar hiçbir şey yiyip içmeden üç gün yaşadılar, bu arada hiç de çocukları olmadı. Üç günden sonra hepsi de öldüler. Onlardan kimse yaşamadı.
Görüldüğü üzere ayetler Sebt/cumartesi günü yasağını delen Yahudiler hakkındadır. Akıllarınca hile yapıp kazanmaya çalışmışlar, buna karşılık da cezalandırılmışlardır.
Allah’ın hükümlerinin iç hikmetine bakmayarak, dış görünüşünü esas alarak hileye baş vurdukları için Allah onları maymuna çevirdiğini buyurur âyetlerde.
Bu çevirme işi alimlerin çoğunluğuna göre bir hakikattir, yani gerçektir; onlar hem maddî hem manevî duygularıyla maymuna çevrilmiştir. Mücahid gibi diğer bir kısım alimlere göre ise, bu cismanî değil, ruhanî, yani akılsız, hayvanî duygular taşıyan bir surete çevrilmişlerdir(bk. Taberî, İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri).
Şu da başka bir gerçek ki, insanlık faziletinden mahrum kalmış bir insan, şeklen insan da olsa, manen ameline göre bir hayvanın suretine girmiş değil midir? Hatta bazı ayetlerde hayvandan da aşağı, buyurulur. (bkz. Furkan, 44)
Neden maymun sorusuna Elmalılı şöyle bir getirir. İnsan ile maymun arasındaki fark, bir kıl ve kuyruktan ibaret olmayıp, akıl, mantık ve ahlâk farkı vardır. Maymunun bütün hüneri taklitçiliğidir. Halbuki maymunun önünde günlerce ateş yakılsa, karşısında ısınması öğretilse, sonra da bir kıra götürülüp önüne odun ve kibrit konsa, odunları kendi başına yakıp ısınması mümkün değildir. İşte maneviyatı silinmiş insanlar da böyledir. Onlar kör bir taklitten başka bir şey düşünemezler. İlk bakışta insan gibi görünseler de, hakikatte maymundan başka bir şey değillerdir. Fındığı kırar, yer de, bir fındık ağacını dikmeyi idrak edemezler. (Hak Dini Kur'ân Dili, ilgili ayetlerin tefsiri)
Demek ki, Allah'a isyan eden kimseler aslında insanlıktan çıkmış demektir. Görünüşte insan suretinde yaşasalar bile, amellerine göre manen bir hayvan sıfatını almışlardır.
Medeniyet maskesi altında insanlıklarını kaybedenleri kastederek, "Bu medenilerin çoğu, eğer içi dışına çevrilse, kurt, ayı, yılan, hınzır, maymun postu görülecek gibi hayale gelir" (Tarihçe-i Hayat, s. 116) diyen Bediüzzaman herhalde bu âyetlerdeki hakikate işaret eder.
Dipnotlar:
1. Tefsir-i Kebir, III/109-110; Tefsir-i İbni Kesir, I/106.
2. Hak Dini Kur'ân Dili, I/379.
3. Tarihçe-i Hayat, s. 116.
4. Sorularla İslamiyet
Yorumlar
Yorum Gönder