Kayıtlar

Mayıs, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hamele-i Arş Meleklerinin Duası

Kur'an-ı Kerim Efendimize (sas) verilen en büyük mucizedir.. onu okurken insan ister istemez farklı duygulara kapılır.. sureler arasında geçiş yaparken adeta birbirini takip eden siir misali bir dille karşılaşır insan.. oysa sureler ve ayetler aynı zamanda birbiri ardınca inmemiştir.. fakat okuyanlar bilir ki hiç bir kopukluk yoktur, hem ses hem de mânâ bakımından.. Zümer sûresini okuyorum. Zümer, kelime olarak topluluk, grup demek.. sûrede öyle bir sahne vardır ki, insanı titretir ve derinden etkiler.. adeta olayların içinde bulur kendini.. Mahşer bitmiş, hesap bitmiş, herkesin nereye gideceği belli olmuştur.. İnsanlar grup grup kalacakları yere sevk edilirler.. Önce cehennemlikler anlatılır, sonra da şu gönüle dokunan ifadelerle cennetlikler: '"Rab'lerine karşı gelmekten sakınanlar ise bölük bölük cennete sevk olunurlar. Nihayet oraya varıp da kapıları açılınca cennet bekçileri "Selâm olsun sizlere, ne mutlu size! Haydi, ebediyyen kalmak üzere, giriniz oraya!...

İffetin Adı - Meryem

Resim
Bir anne düştü bugün yüreğime.. yaktı kavurdu beni.. Aynı bir zamanlar bir rüyada dediği gibi, 'beni unutma.. hatırla" dedi yine güzel annem.. Hatırladım.. Ama kırık dökük, ama eksik.. affet beni annem.. O, cennetle müjdelenen hanımlardan biri. O, Hz. İsmail gibi adak olarak adanan bir evlat. O, mucizevi bir şekilde doğan ve yine mucizevi şekilde hamile kalan.. O, Hz. Davut soyundan gelen, bir peygamber annesi. O, Nasıralı Meryem… O, hamileliğini gizlemek zorunda kalan bir iffet timsali.. O, olayların ağırlığı altında ölüp unutulmayı arzu edecek kadar hassas.. O, doğum anında bile, kucağına çocuğunu sevgiyle almak yerine, iffetini nasıl temizleyeceğini düşünen mahzun bir anne.. Durup düşündüm bi an.. anne olacağımı öğrendiğim anı, o minik yavruya kavuşacağım günlerin heyecanını, doğduğu anki sevincimi.. Bir de o güzeller güzeli anneyi koydum diğer tarafa.. sevincim boğazımda düğümlendi.. 'annem' dedim , 'annem , nasıl dayandın..?' O ki Kur’an’da ism...

Ebu Zer Hadisi

Resim
Allah Rasulü (sas) bir gün Hz. Ebu Zer'e şöyle bir tavsiyede bulunur: “Ey Ebu Zer! Gemini elden geçirerek yenile, çünkü deniz çok derin. Azığını tastamam al, şüphesiz yolculuk pek uzun. Sırtındaki yükünü hafif tut, çünkü tırmanacağın yokuş sarp mı sarp. Amelinde ihlaslı ol, zira her şeyi görüp gözeten ve hakkıyla değerlendiren Rabb’in senin yapıp ettiklerinden de haberdârdır.” (İbn Hacer el-Askalani) Ne kadar güzel tavsiyelerdir bunlar ahiret yolcuları için. Hz Rasul (sas) bu küçücük beyanıyla yolculuğun bütün gereklerini özetlemiştir bize aslında, şöyle ki: 1. İnsan en kutlu yolcudur şüphesiz şu alemde. Ruhlar âleminden Cennet’e uzanan bu umman gibi yolculukta  dağ gibi dalgalarla da karşılaşmak kaçınılmazdır. O yüzden gemi sağlam olmalıdır ki, uzun sefere, hırçın dalgalara ve korkunç fırtınalara dayanabilsin. Gemiyi yenilemekten maksat, daima Kelime-i Tevhid ile meşgul olmak ve tahkikî imana ulaşmaya çalışmaktır. Çünkü ahiret yolcusunu Cennete taşıyacak gemi imanıdır. Efendim...

En Güzel Kitap

Resim
"Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, müminlere bir hidayet ve rahmet geldi." Yunus, 57 "Allah sözlerin en güzelini indirmiştir. Allah'ın vahiy yolu ile gönderdiği bu söz, her tarafı birbirini tutan, gerçekleri, farklı üsluplarla tekrar tekrar beyan eden bir kitaptır. Rab'lerini tazim edenlerin derileri onu okuyup dinlerken ürperti duyar. Sonra derileri ve kalpleri Allah'ı anmakla ısınıp yumuşar, sükûnet bulur. İşte bu, Allah'ın hidâyetidir ki onunla dilediğine yol gösterir. Ama Allah'ın şaşırttığı kimseyi ise hiç kimse doğru yola koyamaz." Zümer, 23 Yüce Rabbimiz İşte böyle vasfeder kelamını ayeti kerimelerde. O, gönüllere şifa, ruhlara gıdadır. İnsanlığa en doğru yolu gösteren biricik rehberdir. Çünkü "Allahın sanat eserinin bir parçası olan insan, fıtratındaki kapalı tarafları ancak Allahın bildirdiği anahtarlarla açabilir. Hastalık ve sebeplerini ancak Allah'ın kudret elinden çıkan ilaçlarla tedavi edebi...

Bir resmin düşündürdükleri

Resim
Çocukluğumun çiçeğiydi gelincik.. bahar gelince toprak kızıla bürünürdü alabildiğine.. o kadar çoktu ki.. alışmıştık, her sene yeniden çocuk neşemize ve oyunlarımıza misafir olan gelincik tarlalarına.. Gül veya nergis değildi belki, kokusu yoktu.. orkide, lale vs. çiçekler gibi aristokratik çiçek literatürüne de girmemişti ismi belki.. gelincikti işte o.. öyle basit, sıradan.. ulaşılamaz değil, hep elinin altında, her yerde bulabileceğin.. Oysa ne güzeldi kendini gelincik tarlalarında kaybetmek.. kırmızının en güzel tonlarına çocuk masumiyeti ile dokunmak.. Tomurcukları vardı gelinciklerin.. açtığında kiminin içi beyaz, kiminin kırmızı çıkardı.. gelin bebek yapardık onlardan, içlerini açıp da.. adı üstünde gelincik ya.. çok da süslü, duvaklı bir gelin olurdu gelincik tomurcuğu.. beyazını bulmak zordu.. o yüzden beyaz gelin olanını daha çok severdim galiba.. ya da nazire yapardık birbirimize, yaptığımız gelinleri göstererek.. Umuttu aslında.. baharın müjdesiydi bizim için.. ama anla...