Kayıtlar

Şubat, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kabir Fitnesi Ne Demektir?

Resim
Hadislerdeki dualarda yer alan kabir fitnesi ne demektir? Fitne kelime olarak aslında sınav imtihan demektir. "Sınama, maddî ve mânevî sıkıntı, üzüntü, belâ ve felâketle imtihan etme" şeklinde ifade edilmiştir. (Bkz. TDV, İslâm Ansiklopedisi, Fitne md.) Kabir fitnesi de kabirdeki sorgu sual ve o esnada kişinin yaşadığı sıkıntıları ifade eder. İnsanları zorda bırakan, onlar için imtihan olan kişilere veya şeylere "fettân" denildiği gibi, zor bir imtihandan geçirecek olan Münker ve Nekir’e de “kabrin iki fettânı” adı verilmiştir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ftn” md) Kabir fitnesi Peygamber aleyhissalatü vesselâm’ın Allah’a sığındığı tehlikelerden biridir. Meleklerin ölen herkesi sorguya çekmesiyle başlayan kabir hayatı, iyi kullar için huzur ikliminin başladığı, dünyadaki görevini gerektiği gibi yapmayanlar için de sıkıntıların başlayıp devam ettiği bir başka âlemdir. Resûl-i Ekrem Efendimiz (sas) bu durumu, “Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe ve...

Birlikte Yaşama Ahlâkı ve Hucûrat Sûresi

Resim
Anlamı "Evler" demek olan Hucûrat Sûresi, ne öğretir, ne söyler bize derinden derine? İlk başta konuşma adabını öğretir Hucûrat, nezaketli olmayı, konuşurken, değil öfkeyle, küfürle karşılık vermek, ses yükseltmeden, kırmadan, dökmeden konuşmayı öğretir. Başkasının evine dağdan iner gibi değil, izin isteyerek girmeyi öğretir. İnsanlara hürmet etmeyi öğretir. İlme, yaşa, olgunluğa değer vermeyi öğretir. Birisi ya da birileri hakkında söylenen sözlere, hemen üzerine atlayıp o söz ile yaftalamak ya da karalamak yerine, emin olmadan inanmamayı, araştırıp aslını öğrenmeyi öğretir ki, insanlar toplum içinde zan altında kalmasın. Kardeş olmaktan da öte, bulunduğu ortamda kardeşçe yaşamayı  öğretir. Dalga geçmeden, alay etmeden, küçümsemeden, hor görmeden, lakaplar, kulplar takmadan, insanları utandırmadan birlikte yaşamayı öğretir. Dahası bunu zedeleyecek her tür davranıştan kaçınmayı da öğretir Hucurat. Kimse hakkında  herhangi bir yargıda (zanda) bulunma - ki b...

Yolculuk

Resim
Yolculuk diyoruz ya.. Düşünsene nefsim.. "İnsan bir köyden diğerine, bir şehirden bir başkasına ve hele bir ülkeden farklı bir memlekete giderken bile ne kadar düşünür, taşınır, hazırlık yapar ve yol için tedbirler alır." Ama aslında, tam da şu içinde bulunduğun anda "Ne kadar uzun olduğunu dahi takdir edemeyeceğin bambaşka bir seferle karşı karşıyasın." Bu öyle bir yolculuk ki "İhtiyaç duyacağın eşyayı da kendi akl u izanınla belirleyemezsin! Dünyadaki yolculuklar için neler lazım olduğunu düşünüp tedarik edebilirsin. Lâkin Azizim, bir karyeden diğerine, bir ülkeden bir başkasına, bir gezegenden diğer bir gezegene, hatta bir sistemden daha başka bir sisteme değil, maddeden, fizik aleminden, elektronlar ve nötronlar dünyasından hiç bilmediğin bir diyara göç etmektesin. İşte bu yolculuk söz konusu olduğunda, ötelerin zâd ü zahîresini (en önemli ihtiyaçlarını, olmazsa olmazını) ancak seni o yola sürükleyen ve sana seyahat gücü veren Kudreti Sonsuz...

Allah (cc) Musibet Diliyle Kullarına Ne Anlatmak İster? 

Resim
Afetler, hastalıklar gibi dünyevi sıkıntıların çoğunun, sadece günahkar olan kullara verilen bir ceza olduğu zannedilir? Gerçekten öyle midir? Ya da Rabbimiz bize onlarla neyi anlatmak ister acaba? "Hem öyle bir fitneden sakının ki içinizden sadece zulmedenlere isabet etmez. Ve bilin ki Allah’ın azabı pek şiddetlidir!” (Enfal, 8/25)ayetinden de anlaşıldığı üzere her musibet aslında kahır tecellisi değildir. Nitekim en ağır ve en zorlu belalar, musibetler, sıkıntılar ve dertler Allah’ın en sevdiği kullar olan peygamberlere, sonra da evliyalara ve onların yolundan gidenlere gelmiştir. (bk. Tirmizî, Zühd, 56) Demek ki inanan kulların başına gelen sıkıntılar, bir yönüyle, ceza değil aslında mükâfattır. Çünkü Allah verdiği sıkıntılar sebebi ile kuluna farklı lütuflarda, hediyelerde bulunur. Örneğin Hz. Eyüp (as)'ın hastalığı -haşa- onun günahından mıdır? Elbette değildir ve onun manevi makamının daha da artması içindir. Ümitsizlik olmadığı gibi her hastalığın işlediğimi...

Sesimi Duyan Var mı?

Resim
Sesimi duyan var mı..? "Böyle bir yorgunluğu ancak; Benzer yolları yürümüş olanlar anlar.!" demiş  Nazan Bekiroğlu. Belki de dünyanın en zorlu yollarından, en büyük yorgunluklarından biri deprem. Anlamak için yaşamak lazım. Bazı olaylar vardır, üzerinden yıllar geçse bile, düşündüğünde kalbini titretir, hatta elin ayağın boşanır hatıralar canlandığında gözünde. Ya da hiç konuşmak istemezsin, hatta hatırlamak bile. Sanki o heyula yeniden hortlayacak ve yeniden sarıverecektir zihnini. Ne varsa ona dair silip atmak istersin. Ama öyle güçlüdür ki, hayatını bıçak gibi ortadan ikiye keser. Ondan önce.. Ondan sonra.. İşte bu da onlardan biri benim için. Saklı bir şeylerin üzerindeki örtüyü bir kenarından tutup, korkarak açmak gibi ondan bahsetmek.  Herkesin bir hikâyesi vardır mutlaka ona dair. Ve her deprem haberinde yeniden yeniden canlanır zihinde. Bu da benim hikayem.. . 99 senesiydi. Nice umutlarla gelmiştik bu şehre. 15 günlük gelin iken ayrıldığım vatan toprakları...