Kayıtlar

Mart, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Güzel Muaz (r.a)

Resim
İnsanın başına gelen herhangi bir olaydan sonra, o olay hakkındaki farkındalığı artıyor nedense. Belki sıkıntı sandığımız olayların da arka planında yatan hikmetlerden biri de budur, kimbilir?  Kendi adıma mesela, daha önce okumadığım kadar çok hıfz ve hacet duaları okuyorum. Bir yandan da önceki kavimlerin geçirdiği aynı sıkıntıları okuyup kendime dersler çıkarmaya çalışıyorum.  İşte bu okumalar arasında gözüme takılan bir güzel insan Muâz bin Cebel (ra). Akabe Biatı’nda daha 18 yaşındayken Müslüman ol­muş. Medineli olup, Hazreç Kabilesinden.. Fahr-i kainat Efendimiz (sas) onun hakkında "Ümmetimin helal ve haramı en iyi bileni Muaz bin Cebel'dir." buyurmuşlar. Kur’ân-ı Kerim hususunda da ayrı bir ihtisası vardı ki Re­sû­lul­lah (sas) şu sözleriyle taltif etmiş bu güzel insanı: “Kur’ân’ı dört kişiden öğreniniz: Abdullah bin Mes’ud, Übey bin Kâ’b, Muâz bin Cebel ve Ebû Huzeyfe…”  Yine Rasûlullah Efendimiz (sas), bir gün Muaz bin Cebel’in elinden tutarak ona şöyle buyurmuşt...

Kalbim Temiz mi?

Resim
Kime sorsak "Kalbim temiz" der. Nedir aslında kalp temizliği, elle tutulur bir şey midir acaba? Kalbin temiz olmasının göstergesi veya dışa yansıması nedir? Farkında olmadan, gereken temizliği ihmal ettiğimiz için onulmaz yaralar mı açıyoruz kalbimize yoksa? “İşlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe, kalb ve ruhumuzda yaralar açar. Bu yaralar da pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdit eder.” der Bediüzzaman. (Lem’alar, s.9) Bu aslında çok önemli bir hadisin yorumu gibidir.  Bir nevi özetler ve çok isabetli bir yorumla bağlar sonunu. Bu hadis çok bilinen bir hadistir, hani "Mümin bir günah işlediği zaman kalbine siyah bir nokta düşer... " şeklinde devam eden. Tefsir ve hadis içiçe geçmiş iki ilimdir. Birbirinden ayrı düşünülemez. Hz Peygamber Kur'an'ın ilk öğretmeni ilk açıklayıcısıdır çünkü. Bazen sahabe sorar anlamadığı bir kelime ya da ayeti. Bazen de o kendisi duruma göre açıklamada bulunur. Bu açıklamaları Kur'an'ı anlama adına ...

Boşa Geçmiş Bir Hayat

Resim
Toplumun en çok kabul gördüğü en çok sevdiği isimlerden biriydi. Kimin ne müşkülü varsa, bilmediği bir şey ya da istişare edeceği bir konu, hemen onun kapısına kaşarlardı.  Verdiği isabetli kararlar onu daha da saygın biri haline getirmişti. Öyle ki karar meclisi Daru'n Nedve'nin bir numaralı elemanı olmuştu adeta. İlmin babası idi o herkesin gözünde.. Herkes gibi o da dört gözle bekliyordu son peygamberin gelişini. Bilgi sahibi insanların söylediğine göre bütün işaretler belirmiş, beklenen gün kapıya dayanmıştı. Üstelik bütün işaretler onun ailesini ve kabilesini gösteriyordu. Kim olacaktı acaba bu seçilmiş özel insan. Tanıdığı biri miydi acaba? Belki de kendisiydi kimbilir.. neden olmasındı? Bir Peygamber olacaksa ondan âlâ Peygamber mi olurdu? Var mıydı kavminin içinde onun gibi hem bilgili, hem zengin, hem de cömert.. Nitekim dışarıdan gelen yabancıları korur kollar, yedirir içirir, cömertlikte sınır tanımazdı. O kadar var ki Allah Rasulü'nün özel duasında bile yer almı...

Kin ve Nefret, Nereye Kadar

Resim
İnsanoğlu fıtrat ve yaratılış gereği bir takım dürtüleri içerisinde taşımaktadır. Öyle ki bu dürtülerin etkisiyle bazı yanlış hislerin insanda oluşmasına yol açar. İnsan eğer nefsini tezhip edip eğitirse, o dürtülerini kontrol altına alır ve onların doğurduğu olumsuz sonuçlar ve hislerden kurtulur. Bu konuda Allah-u Teala Şems suresinde şöyle buyurmaktadır: “Güneş'e ve onun parıltısına. Güneş'in ardından gelen Ay'a, Güneş'i açıp ortaya çıkaran gündüze, Onu örten geceye, Göğe ve onu bina edene, Yere ve onu döşeyene, Nefse ve onu biçimlendirene, Sonra da ona kötülük ve takva kabiliyetini verene yemin olsun ki, *Elbette nefsini temizleyip parlatan kurtulmuştur; Onu kirletip gömen de ziyan etmiştir." (Şems, 1-10) Görüldüğü gibi Allah-u Teâlâ bu ayetlerde on bir yeminden sonra, nefse hem kötülük ve hem de iyilik kabiliyetini ilham ettiğini beyan etmektedir. Yani bunlar insanın fıtratına koyulmuştur. Ancak kimse ne kötülüğü seçmede mecburdur, nede iyiliği. İs...

Berat Gecesi Beratımıza Vesile Olsun

Resim
Muaz bin Cebel anlatıyor: Resulullah (sas) şöyle buyuruyor: "Beş geceyi ihya edene Cennet vacip olur: Terviye gecesi (Kurban Bayramından iki gün önce Zilhicce ayının sekizinci gecesi) Arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi ve Şaban ayının on-beşinci (Berat gecesi) gecesidir." (et-Tergîb ve't-Terhîb Trc, 2:330) Bir Berat Gecesi'nde uyanıp da Resulullah Aleyhissalâtü Vesselamı yanında bulamayan Hz. Âişe (ra) kalkarak Efendimizi aramaya başlar. Sonunda Peygamberimizi Cennetü'l-Bakî mezarlığında başını semaya kaldırmış halde bulur. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam mübarek hanımına Berat Gecesi'nin faziletini şöyle anlatır: "Muhakkak ki, Allah Teâlâ Şâban'ın on beşinci gecesinde dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve Benî Kelb Kabilesinin koyunlarının kılları sayısınca insanları mağfiret eder."1 Tefsirlerde bu gece ile ilgili olarak şu şekilde izahlar yer almaktadır: Bu gecenin dört adı vardır: "Mübarek Gec...

Sesimi Duyuyor musun?

Resim
İletişim dünyası diyorlar yaşadığımız zamana. Oysa su kaynağında suya hasret kalanlar gibi, iletişime hasret yaşıyor bu asrın insanları da. Gözler birbirine bakmıyor. Kalpler birbirinin çarpıntısını hissetmiyor. Sanal gerçekliklerin ardında, beni duyan var mı, diye haykırıyor yorgun ruhlarımız. Anlaşılamamak o kadar acıtıyor ki, hissetmemeye başlıyoruz o acıyı artık. Anlamaya çalışmıyor kimse birbirini çünkü.. Kimse kimseyi dinlemiyor bile aslında.  Ya da belki de kimse kimseyi anlamak ve dinlemek istemiyor. "Ah, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya Kulaklarımızı tıkıyoruz: Para para para Kulaklarımızı açıyoruz: Kavga kavga kavga Sorar belki biri: Kavga ama neden kavga Komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde -Bilmiyoruz neden kavga." demiş  Gülten Akın. Gerçekten de kimsenin vakti yok durup da birbirini sevmeye ya da birbiriyle konuşmaya.. Hep bir yerlere yetişmeye çalışıyoruz. Sanal arkadaşlıklar sanal sevgiler, sanal üzüntüler ve acılar. Sanal bir haya...

Allah'a Kaçmak..

Resim
“O halde, Allah'a kaçın, firar edin, çabuk Allah'ın himayesine koşun." Zariyat 50 Firar herhangi bir şeyden kaçma ve uzaklaşma demektir. Fakat diğer yönüyle halktan Hakk'a seyerân etmenin, gölgeden asla ilticâda bulunmanın, damlayı bırakıp deryaya yönelmenin, zerreden vazgeçip güneşe yönelmenin ve benlikten sıyrılıp vücudu Hak içinde eritmenin adı olmuştur. Her insanın firarı ise kendi iç derinliği kadardır. Mesela avamın firarı; varlığın dağdağasından, günahların çirkinliğinden Allah'ın üns ve gufrânına sığınma şeklinde olur. Bunu yapabilenler gözlerini her açıp kapayışlarında: رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ"Yarlığa Rabbim ve merhamet buyur; buyur ki, Sen merhameti en hayırlı olansın." âyetini okur.. ve oturur-kalkar:أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ "Rabbim işleyegeldiğim şeylerin şerrinden Sana sığınırım." diye yalvarırlar. Havâssın firarı ise sıfatlardan sıfatlara, nefsânî duygulardan ruhâni ihsaslaradır...

Her Şeyin Suçlusu Zaman mı

Resim
Olan biten her şeyin, başımıza gelen her felaketin, musibetin suçlusu kim? Sene mi, gün mü? Yoksa zaman mı? "Biz mutlaka sizi biraz korku ile, biraz açlık ile, yahut mala, cana veya ürünlere gelecek noksanlıkla deneriz. Sen sabredenleri müjdele!" Bakara, 155 Hep okuyup geçtiğimiz âyeti kerimelerden biridir bu. Açık açık sayar Âlemlerin Rabbi, ne ile karşı karşıya olduğumuzu..  Basit değildir. Kolay hiç değildir. Hoş, hangi imtihan , hangi sınav kolaydır ki zaten? O yüzden, zora talip olan bizleri de sürekli ikaz ve motive eder farklı farklı ayetlerle.. Kimi zaman bizden önceki kavimleri hatırlatır, kimi zaman kötülüklere karşı uyarır. Ama çoğu zaman da iyiliğe teşvik eder ve va'dini hatırlatır bize. İmtihan zorsa, elde edilmek istenen de, beklenen mükafat da büyük olmalıdır. Cennetim der.. Rızam der.. Cemalim der.. Ama insanoğlu şaşkınlığa kapılır, başına her gelende. Oysa açıktır orada. Açlık, korku, mal ve can kaybı.. Bunlar bazen afetlerle, kazalarla, bazen...

Celcelutiye Duası

Resim
"Bede'tü bismillahi rûhî bihi'ntedet İlâ keşfi esrarin bi bâtınihî'n tavet.. .. Sırların hazinesi olan Bismillah ile başlarım.  Onunla o hazineyi keşfederim.." Diye başlayan bu güzel dua Esmai Hüsna ve Hurufu Mukattaaları vesile edinerek şöyle devam eder ileriki kısımlarında: "Tehlikeler deryasında beni güvende kıl ve o deryanın en hayırlı bir selamet sahiline çıkmayı ihsan eyle. Sensin benim sığınağım. Sıkıntılar ancak Seninle ortadan kalkar.. . Ya İlahi! Selam ism-i şerifin hürmetine işlerimizi kolaylaştır ve bize izzet ve yücelik ver. Üzerimize af örtüsünü ger ve kalplerimize şifa ver. Kalpleri manevi hastalık kirlerden temizleyip şifaya kavuşturan yalnız Sensin.  Allahım! Hû ismi şerifin hürmetine, bütün rızkımızda bize bereket ihsan eyle ve güçlük düğümlerini çöz de rahatlayalım. Ya Rabbi! Hz Muhammed'i (sas) ve Senin burada toplanan güzel isimlerini şefaatçi ederek Senden niyaz ediyorum! Ya İlahi! Günah ve yersiz bir bakışa varıncaya kadar bütün hat...

Boyayı mı Beğenmedin, Boyacıyı mı?

Resim
Mekke fetholunmuş, mü'minler ise yıllardır özlemini çektikleri vatanlarına kavuşmuşlar, hem de sıkıntılı günlerinde kendilerine bildirilen müjdeyi gözleriyle görmenin sevinci içerisindedirler. Derken Efendimiz (sas), Bilâl-i Habeşî Hz lerine Kabe'nin üzerine çıkarak Ezan-ı Muhammedi'yi okumasını emreder. O da, o en kutsal makama tırmanarak, gür sesiyle ezan okur herkese. Oradaki bazı müşrikler: "Muhammed şu kara kargadan başka birisini bulamadı mı?" diyerek Hz. Bilâl'i küçümser ve tahkir ederler. Bunun üzerine, Hucurat süresindeki şu âyet-i kerîme nazil olur: "Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Hem de sizi şubeler ve kabilelere ayırdık ki, birbirinizi tanıyasınız. Şüphesiz ki, Allah katında en şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır"(13) Aslında Hucurat suresi, baştan itibaren bir adab-ı muaşeret suresidir. İnsan ilişkileri hususunda ders verir bizlere. Konuşma adabıyla başlar. Dostluk, kardeşlik, arabuluculuk ahlâkı ...